Nasrettin
Hoca, vaaz için kürsüye çıkar. Cemaat hınca hınç dolu. Hocanın oğlu da gelmiş
babasını dinlemeye.
Cemaat
bekler hoca konuşacak diye. Hoca da bekler. Bu bekleyiş epey sürer. Hoca bir
türlü konuşmaya başlamaz. Arada bir cemaati müslimin dese de arkası gelmez.
Zaman kazanmak için camdan gördüğü develer geçiyor, dediyse de cemaat hocanın
sadede gelmesini bekler.
Sonunda
hoca, ne konuşacağımı unuttum diyerek ağzındaki baklayı çıkarır. Hoca suskun,
cemaat zaten suskun.
Hoca
birkaç defa daha konuyu unuttuğunu, aklına bir şey gelmediğini söyleyince, oğlu
babasına isyan eder. Baba! Hiçbir şey aklına gelmiyor da kürsüden inmek de mi
hiç aklına gelmiyor der.
Oğlunun
bile isyanlara oynadığını gören hoca, kürsü macerasına devam etmez, inadı
bırakır ve bir tevazu örneği göstererek kürsüden iner. Çünkü dursa, kendini
daha fazla rezil edip postu deldirecek.
Hocanın
zamanında yaşasaydım, boşalan kürsüyü hemen doldurur. Hiçbir şey yapamazsam
bile dışarıdan geçen develerin fazilet ve özelliklerinden bahsederdim. Rezil
olsam da yerimden kalkmaz. Takıldığım yerde cemaat bana, ben cemaate bakar,
birbirimizi seyreder dururduk. Çünkü acizlikten seyrin zevki bir başkadır.
Cemaat, hayretle ne yapacak diye beni izlerken ben de daha fazla kürsüde kaldım mutluluğunu yaşamaya devam ederdim. Nasılsa cemaatten de itiraz gelmez. Çünkü camide hırgür olmaz ve dünya kelamı konuşulmaz. Cemaat saç baş yolarken ben muradıma böylece ermiş olurdum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder