Bugün,
bileğinin hakkıyla akademisyen olan bir bilim insanı ile görüştüm. Her türlü
kariyeri elde etmiş ve makamları tatmış olmasına rağmen konuşmasından anladığım
kadarıyla kendisine yeni bir hedef koymuş. Tutturmuş “İlla ben şu ilkokula
yazılıp o okulu bitireceğim” diye. Akademisyenliğinin zirvesinde ne alaka
yeniden ilkokula başlamak, üstelik niçin şu okul. Başka ilkokul mu yok dedim.
Dedi ki o okulda okuyup okul birincisi çıkacağım. İyi de ne işine yarayacak bu
dedim. Benim için tüm kapıları açacak dedi. Biraz daha açık konuş dedim.
Konuşmadı. Sadece basını takip et dedi.
Basını
şöyle bir karıştırdım. Meseleyi anladım. Meğerse bu okuldan mezun biri, taşrada
bir üniversiteye rektör olarak atanmış. Gazeteler yeni rektörü haber konusu
yaparken geçmiş başarılarına da yer vermek istemiş. Aramışlar, taramışlar.
Ortaokul, lise, üniversite ve akademisyenlik hayatında imza attığı bir başarıyı
yakalayamamışlar. Gazetecileri bir merak sarmış. Öyle ya rektör olanın geçmişi
başarılarla dolu olmalıydı. Başarı yoksa var bu rektörün atanmasında bir hikmet
demeye başlamışlar ama nafile. Gazeteciler eski araştırmacı gazeteci olmayınca
nasıl bulacaklar? Sonunda gazetecilerin göremediği ve bulamadığı başarıyı bir
el onlara göstermiş. Başarımı ilkokulda arayın demiş. Bir bakmışlar ki
rektörümüz tüm başarısını ilkokula vermiş ve ilkokuldan almış. Onca akranının
arasında ilkokulu birincilikle bitirmiş.
Bu
başarıya önce şaşırsam da biraz düşününce hak verdim. İlkokul önemliydi. Çünkü
çocuğun kişiliği bu okul kademesinde atılır ve olacak olan çocuk ta ilkokulda
iken belli olurdu. Belki de temeli atan öğretmeni öğrencisine, “Yavrum, sen bu
aldığın temel ile hiçbir iş yapmasan bile en azından rektör olursun. Yaz bunu
bir kenara” demiş olmalı.
Biraz
daha düşününce anne ve babaların çocuklarının iyi bir okul ve iyi bir
öğretmende okuması için niçin çok çaba sarf ettiğini daha iyi anladım.
Bu
rektör şimdi ne yapıyor derseniz, rektör de olsa öğretmeye devam ediyor. İlk
öğrettiği de personeline kendisinin kim olduğunu öğretmesi. Sormuş
etrafındakilere, ilimiz ve havalisinin son yıllarda yetiştirdiği en büyük alimi
kimdir diye? Etrafındakiler düşünüp taşınıp bazı isimler söylemişler. Ama
hiçbiri değilmiş rektöre göre. Nereden bilecekler. Çünkü kafaları kalın.
Sonunda rektörümüz son noktayı koyar: Bilemediniz diyerek kendi adını söyler.
Evet, en büyük alim benim demiş. Rektörün bu tavrı size garip gelebilir. Bence
ortada bir gariplik yok. Görmeyen gözlere bu gerçeği birileri söylemeliydi.
Rektör de bunu yapmış. Çünkü bir hakkın teslimi her şeyden önce gelir.
Not: Reklam olmasın diye okulun ismini vermedim. Çünkü “Çocuğum rektör olsun” diye veliler okula bir akın ederse, okul lebalep dolar taşar. Sonra ayıkla pirincin taşını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder