Bu yazımda korunma ihtiyacı olan çocuklara
yer vermek istiyorum. Sosyal Hizmetler Kanununun (Kanun numarası 2828)
3.maddesinde “Tanımlar”a, Tanımların b) kısmında ise "Korunmaya
ihtiyacı olan Çocuk"; “beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi
güvenlikleri tehlikede olup;
1.
Ana veya babasız, ana ve babasız,
2.
Ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan,
3.
Ana ve babası veya her ikisi tarafından terkedilen,
4.
Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri
veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü
alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen”, demek suretiyle kimlerin korunmaya muhtaç olduğu belirtilmiştir.
Devlet bu kimsesiz çocukları daha önceleri Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne (SHÇEK) bağlı yurtlarda bakımını
üstlenmiş. Bu yurtların çoğunda taciz ve şiddet olaylarının ayyuka çıkmasıyla,
devlet yeniden yapılanmaya gitti. Bu çocukları “Sevgi Evleri” ve benzeri evler
adı altında ev/aile ortamında yetiştirmeye başladı. Bu yeni proje ile yetişen
çocukların nasıl yetiştiklerini, amaçlananları verip vermediğini ilerleyen
yıllarda daha iyi test etme imkanına kavuşmuş olacağız ama bilinen bir gerçek
var ki yurt ortamlarında büyütülen çocukların istenildiği şekilde iyi
yetiştirilemediğidir.
Kanunun detaylarında, korunmaya muhtaç bu çocukların nasıl, nerelerde,
kimler tarafından yetiştirileceğine ve bu çocukların eğitim ve öğretiminin
nerelerde yapılacağına dair bilgilere yer verilmiştir.
Devlet bu çocukların karnını doyurmak, harçlığını vermek, barınma
ihtiyaçlarını karşılamak ve üniversiteyi bitirinceye kadar okumalarını
sağlamanın yanında, bu çocukların devlet kurumlarında istihdam edilmeleri için
de aynı kanunun EK Madde 1’inde düzenleme yapmıştır. Buna göre haklarında
koruma ve bakım tedbir kararı alınmış çocuklar, fasılalı olarak Aile ve Sosyal
Bakanlığının modellerinden yararlanmışsa, reşit olduktan sonra serbest kadro ve
pozisyonlarının binde biri bu çocuklara ayrılmaktadır. Yeter
ki buralarda yetişen bu çocuklar haklarındaki koruma ve bakım onayı sona
erdikten sonra beş yıl içerisinde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına başvurmuş olsunlar. İşe yerleştirilmelerinde sırasıyla lisans, ön
lisans ve ortaöğretim mezunlarına öncelik verilmektedir.
Korumaya ihtiyaç duyulan çocuklarla ilgili bu kısa bilgilendirmeden sonra
bu konuda bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Öncelikle Allah kimseyi
annesiz, babasız, terk edilmiş ve devlet koruması altına alınmış eylemesin.
Kimseyi bu şekil bir imtihana tabi tutmasın. Devlet adına iş yapanlar ve bu
çocukların iaşe, ibate ve eğitim işlerini üstlenenlere de ecir, sabır, vicdan
ve merhamet versin. Kendilerine emanet edilen bu çocukları kendi çocukları
bilmeyi de nasip etsin. Duam bu şekilde ama maalesef kimsesizlik, sahip
çıkılmama ve terk edilme günümüz dünyasının bir gerçeğidir. Bu sahipsiz
çocuklara devletin kol kanat germesi, bunlara sahip çıkması, bunların yetişmesi
için devletin elinden geleni ardına koymaması, sosyal devletin bir gereğidir.
Şimdi izninizle beni bu yazıyı yazmaya sevk eden konuya değinmek istiyorum.
Devletin yeme, içme, barınma ve okuma imkanı verdiği bu çocuklar, devlet kurumlarında
istihdam edildikten sonra bunlardan verim alınabiliyor mu? Öyle zannediyorum, istisnalar
hariç kahir ekseriyetinde maalesef bir verim yok. Çoğu içine kapanık, hayata
küsmüş vaziyetteler. Maaşları olmasına rağmen borç batağı içerisindeler. Toplum
içerisinde farklı dünya insanı görüntüsü veriyorlar. Çoğu daire amirleri
bunları çalıştıramıyor ve idare yoluna gidiyor. Devletin koruma altına aldığı
bu çocuklarla ilgili bir araştırması var mı bilmiyorum ama şayet böyle bir
araştırma yapar veya yaptırırsa çok iyi olur. En azından bu çocukların iş
hayatına atıldıktan sonra haleti ruhiyesini bilmiş ve tedbir alınmış olunur. Bu
çocukların çoğu iş hayatında verimli değilse, devlet bunlara başka bir yol
bulabilir. Çünkü hayata küsmüş insanlardan asla verim alınamaz. Günümüz Türkiye’sinde
genç nüfusun her geçen yıl iş bulmada zorlandığı, en yüksek KPSS puanıyla
atanamayıp iş arayan gençler varken devlet kurumlarına bu şekil verimsiz
kişileri almanın doğru olmadığını düşünüyorum. Burada korunmaya muhtaç bu
çocuklar ne olacak denebilir. Devlet nasıl ki bu kişileri yetiştiriyor, bakımını
yerine getiriyorsa, bunlar için hiç maddiyattan kaçınmıyorsa pekala bunu reşit
olduktan sonra da sağlayabilir. En azından devlet kurumlarında iş yapacak
gelecek vadeden gençler istihdam edilmiş olur. Yurt çocukları da diğer çocuklar
gibi KPSS puanıyla atansın. Nasılsa devlet yetiştiriyor bunları. İnanın,
üniversite bitirdiği halde dışarıda boş gezen çocuklar, bu şekil verimsiz
insanları devlet kurumlarında gördükçe, keşke benim de ailem olmasaydı, böylece
bir işe girmiş olurdum şeklinde düşünceye kapılabilir.
Yazım uzadı biliyorum ama bu vesileyle şu hususa da değinmeden
geçemeyeceğim. Devletin sınava tabi tutmadan kura yoluyla atamasını bilen bazı
aileler, çocuğum ileride daha kolay atansın diye çocuğuna korunmaya muhtaç
kararı da aldırdığı duyumlarını aldım. Eğer böyle ise durum çok vahim
gerçekten. Devletin bu tip açıkgöz geçinenlere fırsat vermemesi lazım.
*28/02/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder