—Şu dış güçlerin hiç insafı
yok, biliyor musun?
—Hayırdır, ne yaptılar yine?
—Görmüyor musun ekonomimizi
ne hale getirdiler.
—Ne yaptılar?
—Anlamazlıktan gelme. Baksana
ortalık toz duman. Dövizi fırlatıyorlar durmadan. Döviz fırlayınca her şeye zam
geliyor.
—Aslında fırlayan döviz
değil, kendi paramızın değerini kaybetmesi durumu söz konusu.
—Tamam, neyse ne. Paramızın
değerini düşürüyorlar durmadan. Ah bu dış güçler ah…
—Yahu bırakıver şu dış
güçleri. Dış güçlere kızınca ekonomimiz düzelecek mi?
—Düzelmeyecek ama en azından
suçluyu bulmuş oluyoruz.
—Böyle yapmakla başkasını
hedef göstermiş, kendi suçumuzu gizlemiş oluruz.
—Suç onlarda değil mi?
—Bak kardeşim, nasıl ki
insanın başına gelenler kendi yapıp ettiklerinin ya da yapmadıklarının yüzünden
ise devletlerin başına gelenler de yapıp ettiklerinden ya da yapma imkanları
varken yapmadıklarındandır.
—Güçlü bir ekonomimiz vardı
bizim.
—Neresi güçlü bizim
ekonominin? Ben bildim bileli bu ülkenin cari açığı var. İthalat ve ihracat
dengesini kuramadı bir türlü. Bundan ki durmadan dış borç alınıyor. Bu
aldığımız borçlara da durmadan faiz ödüyoruz. Üreten bir ekonominin temellerini
atamadık. Sıcak paraya dayalı yaşıyoruz. En ufak bir gerginlik ve güvensizlikte
sıcak para başka ülkelere kayınca döviz sıkıntısı çekiyoruz. Çünkü Merkez
Bankamızda döviz yok. Olsa da yeterli değil. Merkez Bankasının bir görevi de TL’nin
değerini korumak, dövizde dalgalanma olduğu zaman piyasaya döviz sürerek
piyasayı sakinleştirmeye çalışmaktır. Merkez Bankası bu görevini yapamıyor. Çünkü
müdahale edecek parası yok. Paramız pul olurken millet bu freni patlamış kamyon
nerede durur diye endişe içerisinde durumun vahametini izlerken Merkez Bankası
da izliyor.
—Dış güçlerin suçu yok mu
yani?
—Yok kardeşim. İşler bu
aşamaya gelmeden önce biz ne yaptık?
—Daha ne yapacaktık?
—Ayağını yorganına göre
uzatmayı bilecektik. Ne yapıp ne edip gelir gider dengesini kurmak için kaynak
üretecektik. Kendi kendimize yeten bir ekonominin temellerini atabilirdik.
Milleti tasarrufa yönlendirebilirdik. Biz ne yaptık? Ağustos böceği gibi
rehavete girdik, yattık. Hala hiçbir şey yokmuş gibi itibardan tasarruf edilmez
deyip har vurup harman savuruyoruz. Her şey normalmiş, hiçbir şey yokmuş gibi
davranıyoruz. Kusura bakmayın ama bir şeyi yok kabul etmekle o şey yok olup
gitmiyor.
—Ekonomide kurtuluş savaşı
başlattık.
—Neyle savaşacaksın bu
halinle. Ölmüşsün ağlayanın yok. Borç paçandan akıyor. Fiyatlar almış başını
gidiyor. Gün aşırı zam geliyor ürünlere. Böyle zam yapmakla mı kurtuluş savaşı
verilecek?
—Kolay mı kurtuluş savaşı
vermek? Mutlaka bir bedeli olacak değil mi?
—Bedel ödensin ödenmeye.
Zira bedel ödenmeden hiçbir şey kazanılmaz.
—Bak kardeşim, dış güçlerle
mücadele laf ile olmaz. Yok, mücadele edeceğim diyorsan, önce kendi söküğünü
dikecek, eksikliklerini gidereceksin. Kendi söküğünü dikmeden yani ekonominin
gereklerini yerine getirmeden tahta silahlarla kurtuluş savaşı veremezsin. Versen
de kazanamazsın. Sonra dış güçler seni batırmaya çalışıyorsa, elbette yumuşak
karnına vuracak. Sen de zayıf noktana vurdurmayacaksın. Ayrıca dış güçlere
gelmeden önce kendi insanın senin yanında olacak.
—Millet olarak bu kurtuluş
savaşının yanındayız.
—Öyle devletimin yanındayım
demekle olmaz bu işler. Bu milletin yüzde 58’i mevduat hesabını döviz üzerinden
açmış. Çoğunun da yastık altında dövizi ve altını var. Yani millet her geçen
gün eriyen milli paramıza güvenmiyor.
—O onların ayıbı. Devlet ne
yapsın bu durumda.
—Tamam, döviz hesabı açmak
hoş değil ama sen paranın değerini korumazsan, vatandaş elindeki birikimi ne
yapacak? Gider sizin kurtuluş mücadelesi verdiğiniz ülkelerin parasını
güvenilir liman olarak görür. O yüzden bırakalım, dış güçler teranesini. Sadede
gelelim. Bedel ödenecekse hep beraber ödeyelim. Bunun için önce içeride birliği
sağlayalım. Vatandaşa güven verelim. Bunu sağlamadan hiçbir mücadele verilmez.
—Oh ne güzel, dış güçleri
temize çıkardın.
—Sen, tüm bu söylediklerimden bunu mu anladın? Rabbim seni bildiği gibi yapsın. Dış güçler kadar başına taş düşsün diyeceğim ama demeyeceğim. Zaten görünümün başına taş düşmekten beter olmuş. Yalnız şunu söyleyeyim, bu kafayla gidersen yani her olumsuz şeyi dış güçlere bağlarsan, kusura bakma ama topu taca atmış, minderden kaçmış olursun. Bunun da ülkeye zarardan başka faydası olmaz. Ne olur, yapıp ettiklerinle yüzleş, bir durum tespiti yap. Hata ve yanlışlarından vazgeç, hatalarında ısrar etme, piyasa toz duman bir durumda iken yangına körükle gitme. Ehliyle istişareyi bırakma. Göreceksin arkası gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder