Ben
bu ülkeyi sevmeyeni görmedim. Çünkü kime sorarsan ülke sevdalısı. Elbette
sevilecek. Zira başka ülkemiz yok. Yalnız kim ne kadar ve içten seviyor, bunu
bilmiyoruz. Zira elimizde bir kıstas ve içlerini okuyacak bir alet yok.
Sayıları
ne kadardır bilmiyorum ama bu ülkeyi gerçekten seven samimi insanlarımız var.
Kiminin ülke sevgisi kuru gürültüye yani sözde bir sevgi. Bunların oranı epey
fazla. Kiminin de ülke sevgisi kedinin ciğeri sevmesi gibidir. Bunların çoğu da
sorumluluk sahibi kişiler.
Ülkesini
içten seven insanlar, ülkesinin kalkınması için çalışırlar. Bunun için
ellerinden geleni artlarına koymazlar. Ülkeye verdikleri katma değerden daha
azıyla nasiplenirler. Fedakardırlar. Gerekirse uğruna ölürler. Ülkesini zarara
sokacak eylemlerden kaçınırlar. Bilerek veya bilmeyerek zarar vermişlerse de
bedel ödemekten kaçınmazlar. En azından nedamet duyarlar ve bunu itiraf
ederler.
Kuru
gürültüye ülke sevgisi edebiyatı yapıp mangalda kül bırakmayanların foyası zor
zamanlarda ortaya çıkar. Zoru gördüler mi bunları orada göremezsin.
Kedinin
ciğer sevmesi gibi ülkesini sevenlere gelince, bu tür sevgiye sahip olanlar
genelde sorumluluk makamında olan kişiler. Bunların sesleri fazla ve gür çıkar.
Bunlar ülkeye hizmet ediyor görünürler. Ama ülkeye mi hizmet ediyorlar, ülke mi
bunlara hizmet ediyor, burası muamma. Bunların rakipleriyle ülke adına
kavgasına ve çabasına bakmayın. Bunlar ülkenin altını oymakla meşguller.
Kırarlar, dökerler, ağızlarına ve yüzlerine bulaştırırlar. Ceremesini de az bir
mutlu azınlığın dışında tüm halk çeker. Bedel ödettikleri halkı ne kadar
seviyorlar bilinmez ama bunların özellikleri kendilerini halka sevdirmiş
olmalarıdır. Önemli olan da bu değil mi? Halka kendini sevdirdikten sonra bu
halkın ekmeğini elinden alsan sesini çıkarmaz. Çünkü ağzına yüzüne bulaştırsa
dahi her yapılanda hep bir hikmet aranır ve vardır bir hikmeti denir. Halbuki
halkın sevdiği kadar bunlar halkı ve ülkeyi sevmiş olsalardı, bu ülkeye bu
kadar kötülük yapmazlar ve bugün bu ülke her yönüyle bu kadar içler acısı
duruma düşmezdi. Yaptıklarına bakarak keşke bunlar bu ülkeyi bu kadar
sevmeseler diyorum. Çünkü ülkeye sundukları tek hizmet yalancı bahardır. Bu da
diğer mevsimlere göre göz açıp kapayıncaya kadar bir süredir. Sonrası tufan.
Kendilerini
bulunmaz Hint kumaşı sanan bu zevat, ülkeyi sevmede samimi ise -bir an için
öyle kabul edelim, onların ülke sevgisi, ayının efendisini sevmesine benzer: “Efendisini
çok seven bir ayı, onun etrafından hiç ayrılmaz. Onu esen rüzgardan bile
kıskanmaktadır. Sevgisi o kadar aşırı ki gözünün önünü göremeyecek
şekilde aşkı onun gözünü kör etmişti. Onun sevgisi efendisinin de hoşuna
gidiyordu. Yine bir gün efendisi, dinlenmek için ağacın altında istirahat
etmeye çekilmişken onu rahatsız eden karasineği ayı, eliyle kovalar. Sinek bu.
Kovaladıkça tekrar tekrar gelir. Sonunda sinek, gözü gibi koruduğu efendisinin
alnına konar. Ayı, efendisini bir daha rahatsız etmesin diye eline koca bir
kaya parçası alır. Sineği öldürmek için efendisinin alnındaki sineğe hedefler
ve taşı atar. Sonuç mu? Tam isabet: Sinek ölür, efendisi de tabii."
Ülkesini
gerçekten seven, ülkenin aleyhine olacak durumlar için söz ve eylemlerden uzak
durur, ülkesini ateşe atmaz, soğukkanlı olur, ateşe körükle gitmez, ateş kendi
halinde yanarken iyice alevlensin diye durmadan çomak sokmaz, ateşi söndürmek
için çaba sarf eder.
Az
ve öz, yerinde ve zamanında konuşur. Konuşurken sözlerini dikkatli seçer.
Kırıcı olmaz, hakaret etmez.
Kendi
başına buyruk hareket etmez. Ortalıkta çok dolaşmaz. Her yerde boy göstermez.
Ulu orta her şeye karışmaz. Herkese laf yetiştirmez. Taş bile yerinde ağır
sözünü unutmaz.
Zarar
gördüğü ve zarar verdirdiği deliğe defalarca girmez ve girdirmez. Yanlışta inat
etmez. İnadım inat demez. Burnunun dikine gitmez.
Her
daim şeffaf olur. Kelime oyunu yapmaz. Hiçbir şeyi gizlemez. Durmadan kıyas
yaparak olup biteni olduğundan farklı göstermez.
Hata
ve yanlış yaptığında bunda ısrar etmez. Çünkü hatadan dönmek erdemdir. Bir
şartla “u” dönüşü yapabilir. Önceki yaptığının yanlış olduğunu söylemek
suretiyle.
Dünyanın
merkezine kendisini koymaz. Kendisini bulunmaz ve vazgeçilmez Hint kumaşı
olarak görmez. Tevazuyu elden bırakmaz. Kendisine saygı beklediği kadar
başkasına da saygı gösterir.
Ülkesine
katma değer üretmeye çalışır, ülkenin kaynaklarını har vurup savurmaz.
*15/11/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder