Ana içeriğe atla

Paramız Pul Olmasın mı Diyorsunuz? *

Korkarım, bu gidişle bu millet yetkiyi bana verecek. Hem de adaylık, sandık ve rakip olmadan. Geç başa, al şu ülkenin mührünü, tüm yetki sende. Yeter ki bu ülkeyi sıkıntılardan kurtar diyecek.

Halktaki bu irade ve kararlılığı gören Erdoğan, madem öyle, buyurun boyunuzun ölçüsünü ve ne haliniz varsa görün deyip kenara çekilecek. Erdoğan'ın çekildiğini gören karşı cephe, Erdoğan bile çekildiğine göre biz buna hiç rakip olamayız, pes deyip evlerinin yolunu tutacak.

Verin yetkiyi bana, görün gününüzü demeden, miting meydanlarında koşturmadan, TV ekranlarında görünmeden, kısaca terlemeden ülkenin tüm yetkisi şimdi bana verildi mi? Bakın siz ondan sonrasını. Millet; hayret, ibret, tedirginlik ve heyecan artık ne varsa, nefeslerini tutarak bakalım ne yapacak deyip beni izlemeye koyulacak.

Ve ben ya Allah ya bismillah deyip kolları sıvayarak işe girişeceğim. Girişirken tüm sorunlara birden eğilip işleri ağzıma yüzüme bulaştırmayacağım. Bir öncelik sırası belirleyeceğim. Önce milletin belini büken ekonomiye el atacağım.

İlk işim, uçan rüzgardan etkilenen, öksürükle komaya giren, döviz karşısında eridikçe eriyen, gavur parasıyla beş para etmeyen Türk Lirasından kurtulmak olacaktır. Yerine, paramızı pul eden parayı getireceğim. Bu, dolar olur ya da EURO. Tepki çekmeyecek miyim? Birileri paramıza dokundurmayız eylemleri yapacak. Varsın yapsınlar. Buna hiç pabuç bırakmayacağım.

Varacağım bu eylemcilerin yanına. Açın cüzdanınızı diyeceğim. Cüzdandan çıkan dövizleri diğer eylemciler de görsün diye yere saçacağım. Sonra bunlar ne lan diyeceğim. Onlar; şey… dolar, Euro efendim diyecekler. Ben ne yapıyorum, fiiliyattakini yani cebindekini resmiyete döküyorum. Böylece paranız değerini koruduğu gibi döviz almak için döviz bürolarına da gitmeyeceksiniz. Her gün her saat her saniye döviz ne oldu diye gözünüz döviz kurlarına gitmeyecek, TV’de dizi seyrederken ekranın sağ alt köşesinde dolar şu kadar, EURO bu kadar oldu demeyeceksiniz. Çünkü bunlara ihtiyaç kalmayacak. Dizinizi, dizinize vurmadan bir güzel seyredeceksiniz. Akaryakıt istasyonları döviz kurundan kaynaklı fiyat ayarlaması yapmayacak. Siz de istasyona giderken benzin/mazot/LPG şu kadar olmuş diye fiyatlara bakmayacaksınız. Esnaf/ işletmeler, dolar şu kadar oldu, girdi fiyatları bu kadar oldu, tedarikte sıkıntı çekiyoruz deyip ürünlerine zam yapmayacak. Piyasa zamlardan etkilenmeyecek. Kimse Avrupa’da şu kadar, bu kadar kıyaslaması yapmayacak, bittik demeyecek.

Gördüğünüz gibi paramızı dolar/EURO’ya döndürünce en azından kur farkı kalkacak. Hayat normale dönecek. Piyasadaki rahatlamayı gören eylemciler, zamanında boşu boşuna eylem yapmışız. En iyisi bu, bundan iyisi can sağlığı. Bu adam can simidi gibi imdadımıza yetişti. Şimdiye kadar neredeydi böyle diyecek ve yanıma tıpış tıpış, utana sıkıla gelecek ve emrindeyiz ağabey diyecek.

Para sorununu böyle çözdüğümü gören maşeri vicdan, bu adam bu işi yani en zor işi böyle çözdü ya… diğerleri bunun için çocuk oyuncağı diyecek, ardındayız, öl de ölelim diyerek ardımda saf tutacak. Ondan sonra görsün dış güçler bizi…

*23/10/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde