Her çarşıya çıkışımda, aklımın bir
köşesinde işkembeciye uğramak geçer. İşkembe-i kübradan atmayı sevdiğimden
midir, işkembe yemeyi de çok severim. Her gün önüme konsa yaz-kış demeden bıkıp
usanmadan yerim. Salgın nedeniyle uzun süredir çarşıya çıkamayınca işkembeye
özlemim her geçen gün arttı.
Mayıs ayının son günü Karatay
Terminalinden Alaeddin’e doğru yürürken ne alayım derken kendimi çok
zorlamadım. Ayağım sakatat satıcısına doğru götürdü beni. Dükkana girmeden evi
bir arayayım dedim. Çünkü ne de olsa havalar ısındı. İşin ucunda bir de aile
saadetinin bozulması var. Telefonuma cevap veren olmadı. Esnaf dükkanının
önünde bekleyemezdim. Ne olacaksa olsun dedim. Tüm cesaretimi toplayarak bir
kilo işkembe aldım ve çıktım.
Alaeddin’e doğru yürürken telefonuma dönüş
yapıldı. İşkembe alayım mı diyecektim. Geçti artık. Aldım geliyorum, dedim. Sen
misin alan. Bundan sonrasını söylememe gerek var mı? Zira aile sırrıdır. Ama
ısrarınıza dayanamam. “Efendim, yaz günü işkembe gider miymiş? Kokusu fena
olurmuş, çabuk bozulurmuş. Madem aldın, kendin doğra, kendin temizle, kendin
pişir, kendin ye, gibi şeyleri bu kulaklar duydu. Anlamadığım, bu yaz günü
işkembe satanlara niye kızmazlar da alana kızarlar, anlamadım gitti. Bu ülkede
bir de kadına şiddetten bahsederler. Hiç erkeğin uğradığı şiddete değinen var
mı? Neyse bu durum ayrı bir konu. Kadınların yanında esememiz okunmuyor
vesselam.
Bu durumda işkembeyi ne yapabilirdim? Geri
versem, el adama ne der? Çöpe atsam, nimet -bir de işkembe- çöpe atılır mı? Ama
bu durumda eve nasıl gidecektim? Elim mahkum, gidecektim ama nasıl? Aklıma
başka alışverişler geldi. Başka başka şeyler alırsam, işkembeden dolayı üzerime
yönelecek şiddetin kuvvetini azaltabilirdim. Girdim bir yere. Şunu ver, bunu
ver, şundan alayım, bundan da ver derken aldıklarım 139,25 TL tuttu. Fiyatların
uçuştuğu bu bol enflasyonlu dönemde yaptığım bu ilave alışveriş içime oturdu
ama yapılacak bir şey yok bu durumda. Zira zaman parayı düşünme zamanı değil.
Hasılı, 15 liralık işkembe harcamam, bana pahalıya patladı.
Eve gitmeye biraz daha güvenim geldi. Yine de üzerimde bir suçluluk psikolojisi var. Kapıdan girerken işkembeyle birlikte aldıklarımı uzattım. Elim kalabalık olunca güler yüzle karşılandım. Dedim yırttım. Bunda işkembe aldığımı daha eve gelmeden haber vermemin katkısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben eve gelinceye kadar kızgınlık, yerini soğumaya bırakmış. Düşünsenize, eve gelince işkembe aldım deyip uzatsaydım, belki işkembeyi midem yerine başım yerdi. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını. Polise gidemezdim. Gittim diyelim. Benim beyanımın irapta mahalli olmazdı.
Neyse yorgunluğun ardından, yediğim akşam
yemeğinin üzerine bir rehavet çökse de yemekten önce tuzlu suya konan ve yanına
bırakılan birden fazla bıçağı görünce mutfaktaki işimin bitmediğini anladım.
Yoruldukça bıçak değiştirecektim artık. İhaleyi işkembe sevmeyen ve yemeyen
oğlana yıkmak istedim. Hiç oralı olmadı. Yiyecek olan doğrasın der gibiydi.
Kolları sıvadım. Ya Allah ya bismillah diyerek doğramaya başladım. Bu arada
işkembe doğramamın da fena olmadığını gördüm. Nereden mi biliyorum. İşkembe
yerine parmaklarımı doğramadığımdan belli değil mi? Bir hamarat edasıyla
çalışan beni gören içişleri bakanı da yardım etti ve yıkadı. İşkembemiz pişmeye
hazır hale geldi.
Çayımı yudumlarken açtığım haberlerde,
Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yüzde yedi büyüdüğü haberini izleyince
bugünkü alışverişi boşu boşuna yapmadığımı anladım. Demek ki içime dammış ve
alım gücüm artmış. Bir sevindim bir sevindim. Nasıl sevinmem. Büyümeden
kaynaklı hem alışverişimi yaptım hem de yaz günü eve getirdiğim işkembeden
dolayı bir aile faciası yaşamadım. Çayı diğer günlerden daha zevkli ben
içmeyeyim de kim içsin.
Hasılı, siz benim gibi değilsiniz. Zira
kazaklığınız yüzünüzden okunuyor. Size sözüm yok. İçinizde benim gibi
olanlarınız varsa işkembeyle eve girmenin yolunu öğrendiniz. Başka söze ne
hacet…
Bu arada işkembemiz ertesi günü pişti. Yazın da yeniyormuş. Afiyetle yedik. Kızan da yedi, yemeyen de. Tavsiye ederim. Hem ucuz hem hesaplı. Hazır yüzde yedi büyümüşken değerlendirin derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder