Mutfakta en bakmak
istemediğim yer, alışveriş listesinin yazılıp konduğu yer. Bu listeyi birkaç
gün görmezden gelirim. Nasıl bakarsın ki... Fiyatların uçtuğu bugünlerde ha
listeye bakmışsın ha hakkında yazılmış idam fermanına bakmışsın. Ama ne çare ki
mutfakta tencerenin kaynaması için o listenin gereği er-geç yapılacak.
İdam fermanına
pardon alışveriş listesine üstünkörü göz attım. Elime dokunmadan fotoğrafını
çektim. Bir bayram öncesi cumartesi günü düştüm yola. Ayaklarım, fiyatı diğer
marketlere göre makul olana götürdü beni. Zira devir hesap devriydi.
Kafama koyduğum
markete doğru giderken bazı kalemleri karşılaştırmak için yolum üzerindeki bir
markete dışarıdan baktım. Dışarıda sebze seçenlerin yanında markete girişte
sıra ile içeriye alınanları gördüm. İçeri girmekten vazgeçtim. Dedim, diğer
günlerde sinek avlayan market böyle ise benim makul satış yapan market nasıldır?
Yolda giderken
eline pazar arabasını alıp yola düşen kadınlar gördüm. Bir tanesi hem arabayı
sürüyor hem de diğer eliyle karşısındakine laf yetiştiriyordu. Pazara gidiyorum
diyordu. Şükrettim bu duruma. Ne de olsa marketin dışında önümde bir alternatif
daha belirmiş ve tam kapanmada aynı zamanda pazar da kuruluyordu.
Marketin çıkış
kısmından içeriye bir göz gezdirdim. İçerisi tıklım tıklımdı. Girilecek gibi
değildi. Şimdi siz tıklım tıklım ne demek diye soracaksınız. Buna lebalep desem
daha iyi anlarsınız sanırım.
Araya araya bir
alışveriş arabası buldum. Girişe yöneldiğimde, dışarıda sebze ve meyve seçenleri
gördüm. Doğrusunu isterseniz, orta yerde pek seçilecek ürün de kalmamış.
Buruşuk muruşuk ve fiyatına bakmadan dolduruyordu insanımız. İçeriye girdim.
Güç bela yol aldım. Baktım gidilecek gibi değil. Bir kuytu yere çekilerek evi
aradım. Bu listede yazılanlar acil mi, bayramı geçirmez mi? Zira alışveriş
yapılacak gibi değil. Çünkü orta yerde ne takip mesafesi var ne de salgından
korunma kuralı. Bir de pazartesi deneyeyim şansımı. Şimdi olmaz dedim.
Kuru soğan acil dendi. Ne yapacaksın, bu bayram öncesi kuru soğanı dedim. Onsuz
yemek pişmez dendi. Tek sorun soğan ise kolaydı benim için. Zira pazar kurulmuştu.
Pazarda soğan da olmayacak da ne olacaktı. Sürdüğüm arabayı bir kenara koyarak
bir çırpıda dışarı attım kendimi.
Pazara yöneldim.
Yürüdükçe arkasında pazar arabası ile gelenler önüme geldi. Ama garip bir durum
var orta yerde. Sair zamanlarda çekmekte zorlandıkları pazar arabaları boştu. Bunlar
bal-börek arayanlar olmalı dedim ve boş arabalara iyi yönden yaklaştım. Pazara
girdim. Her zamanki pazar yeri bomboştu desem yanlış olmaz. Çünkü tek tük soğan
ve diğer yeşillikleri satan pazarcının dışında başka satıcı yoktu. Orta yerde
soğan vardı ama benim aradığım kuru soğan değildi bunlar. Hepsi yeşil soğandı. Pazarın
kurulacağını duyan, evinin önündeki yeşil soğanları söküp gelmiş. Diğerleri
niye yoktu? Niye olsun ki…Hangi pazarcı ertesi günü çıkamayacağı pazara ürün
getirsin. Zira elinde kalacak. Hasılı kuru soğan alamadan geri döndüm.
Yoğunluk belki
azalmıştır diye tekrar marketime geldim. En azından kuru soğan alır, evimin
yolunu tutarım dedim. Bu sefer marketin içine girmedim. Çünkü market, içeriye
girişleri sıraya bindirmiş. 80 öncesi kuyruklardan bir kuyruk vardı marketin
girişinde. İçeridekiler alışverişini yapıp dışarı çıktıkça dışarıdan birilerini
içeriye alacaklardı. Bu kuyruk kolay kolay erimez deyip evimin yolunu tuttum.
Yolda marketlerden
alışverişini yapıp evlerinin yolunu tutan şanslı insanlar gördüm. İçlerinde
tanıdıklarım da denk geldi. Onlarla hasbihal ederken gözüm poşetlerindeydi.
Hangisinde kuru soğan olsa birkaç gün yetecek kadar soğan isteyecektim
onlardan. Maalesef ne isteyeceğim içlerine dammış olmalı ki hiçbiri soğan
almamış.
Hasılı, acil ve
zaruri üstelik temel gıda maddesi olan bir kuru soğan ihtiyacımı bile
gideremeden evimin yolunu tuttum. Benim için günün karı, cebimden para
çıkmaması idi. Bir diğer kar da market-pazar dolaşırken günlük yürüyüşümü de
tamamlamış oldum.
Önümde bayrama dört gün kaldı. Bu dört gün içerisinde marketler yine böyle lebalep olursa soğanı nasıl alacağım, beni düşündüren de budur. Tem umudum, evinde stoklarla sınırlı soğanı olan dostlarımın birkaç baş soğan ödünç vermeleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder