Ana içeriğe atla

Gençler Ne İstiyor?*

Başlığı gençler ne istiyor diye koydum. Aslında başlığa insanımız ne istiyor desek yanlış olmaz. Gençler ve insanımızın ne istediğini belirtmeden önce nasıl bir haleti ruhiyede olduklarını tespit etmek lazım. Bunun için de araştırmalara ihtiyaç var. Bu konuda elimizde, üzerinde ciddi bir şekilde çalışılmış fazla veri olmasa da gençlerin içinde bulunduğu durumu açıklayan 2020 yılında Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık iş birliği ile gerçekleştirilen en kapsamlı ‘Gençlik Araştırması'nda sonuçları var. İzninizle bu araştırmadan kısa kısa notlar aktarmak istiyorum:

13 Temmuz-20 Ağustos tarihleri arasında 18-29 yaş grubu gençlerle gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre;

*Gençlerin yüzde 50,5'i mutlu değil: Gençlerin yüzde 26,2'si mutlu olmak için öncelikle paraya sahip olunması gerektiğini belirtirken, yüzde 16,6'sı statü/kariyer, yüzde 12,4'ü maneviyat ve yüzde 11,3'ünün ise aile yanıtını vermesi dikkat çekti.

*Gençlerin yüzde 90'nına yakını büyüklerin kendilerini anlamadığını düşünüyor.

*Yüzde 11,7'sinde Ahiret inancı yok. "Namaz kılıyor musunuz?" sorusuna gençlerin yüzde 39'u ‘haftada bir kere Cuma Namazı' cevabını verirken, yüzde 26,7'si ise ‘Bayram Namazı veya başka çok özel günlerde yılda birkaç kere' cevabını verdi. ‘Hayır, hiç namaz kılmıyorum' cevabını verenlerin oranı yüzde 17,8 olurken, ‘5 Vakit namaz kılıyorum' diyenlerin oranı ise yüzde 14'de kaldı.

*"Türkiye'deki siyasi partilerden herhangi birinin gençlerin sorunlarını çözme konusunda yeterli politikalar üretebildiğini düşünüyor musunuz?" sorusuna gençlerin yüzde 77,9'u 'Hayır hiçbir parti yeterli politika üretmiyor sadece üretiyormuş gibi görünüyor' cevabını verdi.

*"Bu ülkeyi yönetiyor olsanız öncelikle çözeceğiniz sorun ne olurdu?" sorusuna gençlerin 46,7'si gibi büyük bir oran işsizlik/istihdam sorunu cevabını verirken, yüzde 8,8 hayat pahalılığı, yüzde 7,6'sı ise adalet cevabını verdi. (% 63,1’i işsizlik, hayat pahalılığı ve adaletten dert yanıyor.)

*"Eğitim veya iş amaçlı bir başka ülkede geçici süreli yaşama fırsatı tanınsa yurtdışına gitmek ister misiniz?" sorusuna gençlerin yüzde 76,2'si ‘evet kesinlikle giderim' cevabını verirken, yüzde 14'ü ise ‘Evet ama ülkemde aynı şartları bulursam gitmem' cevabını verdi. Kalıcı olarak bir başka ülkenin vatandaşlığı verildiğinde  ‘evet terk eder giderim' diyenlerin oranı yüzde 64 olurken, sadece yüzde 14'ü ‘ülkemde kalırım' cevabını verdi.

"Hangi ülkede yaşamak istersiniz?" sorusuna yüzde 43 ile Avrupa ülkeleri başı çekerken, yüzde 39,8 ile ABD/Kanada, yüzde 14,8 ile de İskandinav ülkeleri takip ediyor.

"Neden başka bir ülkede yaşarsınız" sorusuna ise gençlerin yüzde 59'ü ‘daha iyi bir gelecek' cevabını verirken, yüzde 14,6'sı ‘Daha huzurlu hayat', yüzde 6'sı ‘adalet/eşitlik' ve yüzde 20,4'ü ise ‘diğerleri' cevabını verdi. 

*Araştırma kapsamında sorulan "sizce Türkiye'de işe girebilmek için liyakat mi daha etkili yoksa torpil mi?" sorusuna yüzde 77,6'sı torpilin liyakatten daha etkili olduğu yönünde cevap verdi.

*En çarpıcı sonuçlardan birisi de, "şu an itibariyle borcunuz var mı?" sorusu oldu. Gençlerin yüzde 86'sı bu soruya ‘evet, var' cevabı verdi. 5 bin ile 10 bin TL arası borçlu olanların oranı yüzde 27 ile ilk sırada yer aldı.

Özetlersek; gençlik işsizlikten, adaletten, hayat pahalılığından dert yanıyor, gelecek kaygısı taşıyor, kamuya alımlarda torpilin liyakatin önüne geçtiğini ifade ediyor; büyüklerin kendilerini anlamadıklarına, sorunlarını siyasetin çözemeyeceklerine inandırmışlar. Başka ülkede yaşamak istiyorlar. Sayıları yekun teşkil etmese de ahiret inancı sorunu yaşadıkları, namaz kılma konusunda yeterince özenli olmadıkları görülmektedir. Kısaca gençlerin yarısı mutlu değil.

Bir ülkenin gençliği, mutluluk ve gelecek sorunu yaşıyorsa gerçekten geleceğimiz olan bu gençlikten ne beklenir? Bizim kendilerini anlamadığımızı ifade etmeleri de üzerinde kafa yormaya değer.

Burada anne babalar ve toplum kadar devlete büyük görev düştüğünü düşünüyorum. Çünkü ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi partilerin, sorunlarını çözeceğine dair umutları da yok. Aldıkları karar ve yönetimleriyle ülkenin her şeyine etki eden siyasetin, bu araştırma sonucunu enine boyuna düşünüp politika üretmesi gerekir. Çünkü 2023 seçimlerini gelecek kaygısı taşıyan bu gençler belirleyecek. Birazı Y nesli olan bu gençlerin kahir ekseriyeti Z nesli. Bu gençlerin dilini anlayan siyasi partiler iktidar olur. Birbirleriyle kayıkçı kavgası yapan bugünkü siyasetimizin de bu gençleri anlamaya çalıştığını maalesef göremiyorum.

*21/05/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde