İslam’da mihrin yeri nedir? Bu yazımda da bunu ele almaya çalışacağım.
"Kur’an-ı Kerim’de, evlenen erkeğin kadına mihr vermek zorunda olduğu ve
bunu zorla geri almasının caiz olmadığı konusunda ayetler bulunmaktadır
(Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 25; Mâide, 5/5). Kitap ve Sünnette mihr
ödemenin gerekliliği üzerinde durulmasına rağmen hukukçuların çoğuna göre mihr,
evliliğin şartlarından değil sonuçlarından biridir. Bu sebeple nikâh esnasında
mihr belirtilmemiş, hatta verilmeyeceği şart koşulmuş olsa bile evlilik
geçerlidir.
Kadına nispetle kocaya daha geniş boşama imkânlarının verildiği İslâm
hukukunda mihrin özellikle müeccel (sonraya bırakılan) mihrin yüksek tutulması
halinde, boşama hakkının kötüye kullanılmasına önemli ölçüde engel olduğu ve
evli kadına belirli bir ekonomik güvence ve bağımsızlık sağlama amacına da
hizmet ettiği söylenebilir.
İslâm hukukunda nikâh kıyılmadan önce genelde taraflar, kadına ödenecek
mihrin miktarı ve ödeme şekli hususunda konuşup anlaşırlar; bu anlaşma nikâh
akdinin yazı ile tespit edildiği durumlarda nikâh belgesinde de yer alır.
Mihr bütünüyle kadının malıdır, onda dilediği gibi tasarruf edebilir.
Evlenecek kadın veya yakınları, mihr karşılığında bir çeyiz hazırlamak
mecburiyetinde değildir. Bu yönüyle de Türklerde yaygın biçimde uygulanan ve
karşılığında belli bir çeyiz hazırlama yükümlülüğü getiren başlıktan
ayrılmaktadır. Ancak bu esas her yerde uygulamaya tam olarak yansımamıştır.
(kurul.diyanet.gov.tr)
Nikâh anında belirlenip belirlenmemesine göre mihr ikiye ayrılır. Miktarı,
nikâh anında belirlenmişse buna mihri müsemma, nikâh esnasında belirlenmemişse
mihri misil adı verilir.
Ödenme zamanına göre mihr, mihri muaccel ve mihri müeccel olmak üzere ikiye
ayrılır: Peşin olarak ödenen mihre, mihri muaccel, ödenmesi sonraya bırakılan
mihre ise mihri müeccel ise denir. Bu mihrin ödenmesi için herhangi bir zaman
belirlenmişse, bu tarih geldiğinde belirlenen mihrin kadına ödenmesi gerekir.
Şayet bir vakit belirlenmemişse, nikâhın sona ermesiyle mihr, ivedilik kazanır
ve hemen ödenmesi gerekir. Başka bir deyişle, boşanma halinde kocanın bu mihri
ödemesi gerekir; ölüm halinde de bırakmış olduğu mirastan ödenir.
Mihrin miktarı Hanefîlere göre en az 10 dirhem (o dönemlerde yaklaşık iki
koyun bedeli) olarak belirlenmişken üst sınır konmamıştır. Hz Ömer mihre bir
üst sınır koymaya çalışmış olsa da gelen itirazlar üzerine bu ısrarından
vazgeçmiştir." (kurul.diyanet.gov.tr)
Günümüzde bazı yörelerde düğün esnasında alınan ev eşyası düzenlenen mihr
senedine yazılırken son yıllarda mihr olarak altın konuşulmaktadır. Taraflar
arasında konuşulan mihr miktarı çok özel durumlar hariç genellikle 75 ila 500
gram altın aralığında değişmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığına göre mihr evliliklerde geçmişten günümüze
var olan bir olgudur. Mihr ile kastedilenin, evliliğin devamını ve eşlerin
birbirine ısınmasını; bir sebeple erkeğin kadını boşaması veya kocanın vefatı
halinde, belirlenen mihrin, sosyal güvencesi olmayan kadının bir süre ayakları
üzerinde durmasını, mağdur olmamasını, başkasına muhtaç olmadan çocuklarının
geçimini sağlamak olduğu görülmektedir. Hazırlanan mihr senedine erkeğin imza
atması ona bir mali sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumlulukla erkeğe “Evlilik
çocuk oyuncağı değil, yuva kuracaksın. Yarın alıp başını gitmeyeceksin. Ben
seni istemiyorum demeyeceksin. Şayet böyle yaparsan altına imza attığın bedeli
ödemek zorundasın. Bu yüzden aklını başına al” denmektedir. Yani
mihrde caydırıcı yön olduğu görülmektedir.
*27.02.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder