Ana içeriğe atla

Günümüzde Mihr *

Mihrle ilgili ilk yazımda mihrin tarihçesini, ikincisinde ise İslam’da mihr konusunu ele almaya çalıştım. Bu yazımda da mihri masaya yatırmak istiyorum. Görüleceği üzere mihr nikahın şartlarından değil, sonuçlarındandır. Bu durumda eşler nikah öncesi mihri aralarında konuşmasa ve nikah esnasında mihrin miktarını telaffuz etmeseler de nikah geçerlidir. Burada mihrin de kadının sosyal güvencesi olduğunu bir kez daha hatırlayalım.

Durum bu iken günümüz evlilik ve boşanma sonuçlarını, değişen sosyal yapı ve meri hukuku birlikte düşündüğümüzde bugün mihrin evlilik öncesinde konuşulmaması gerektiğini düşünüyorum. Niçin derseniz? Çünkü bugünkü boşanmalarda eşlerin evlilik esnasında tüm menkul ve gayrimenkul kazanımları ortak yani ikiye bölünüyor. Ayrıca günümüzde belli bir yıl ile sınırlandırılsın tartışması yapılsa da erkek, gelirine göre ayrıldığı eşine ömür boyu nafaka vermek zorunda. Bir de bunun üzerine erkeğin mihr esnasında konuşulan mihri, ayrıldığı eski eşine ödeyeceği düşünülürse bu erkeğin kolay kolay belini doğrultabilmesi ve yeni bir yuva kurabilmesi çok zor. Mal ortadan bölünmese ve eşe nafaka ödenmese boşanmayı göze alan erkek mihri ödesin. Eşinden ayrılmayı erkek isterse erkek yine mihri ödesin. Çünkü evlilik çocuk oyuncağı değil, sorumluluk gerektirir. Ama günümüzde erkek evliliği devam ettirmek istemesine rağmen kadın evliliği sonlandırma yoluna gidiyorsa, buna rağmen kadının ve ailesinin mihrim de mihrim hesabı yapmaları ve daha önce senede yazılan mihri kuruşu kuruşuna talep etmeleri ne derece doğru?

Mihr dediğimiz, eskisi gibi 12 duvar yastığı ve bir çift Demirci halısından ibaret olsa, eşinden ayrılmayı göze alan kadın, bunları da götürsün diyeceğim. Maalesef günümüzde evlilik öncesi telaffuz edilen ve erkeğin imza attığı mihr senedindeki rakam çok yüksek. Çoğunlukla da 300-500 gram altın, düzenlenen senede yazılıyor. Evliliği göze alan bir erkek, boşanma durumu olur mu diye hiç düşünmediği için yüksek rakamlara he diyebiliyor ve imza atabiliyor. Altının gramının yükselme durumu da göze alınırsa bir boşanma esnasında erkek neye imza attığını anlıyor ama iş işten geçmiş oluyor ve ödeme zorluğu çekiyor. Hasılı, mihr esnasında konuşulan ve şahitler huzurunda imzalanan mihr, bir ayrılık esnasında erkeğin belini büküyor.

Bu durumda ne yapılması lazım? Günümüzde eşler evlendikten sonra kazanılanlar ortak olduğuna ve herhangi bir ayrılık esnasında koca, eski eşine ömür boyu nafaka ödemekle yükümlü olduğuna göre evlilik öncesi mihr konuşulmamalı. Mihr, nikahın sonuçlarından olduğuna göre herhangi bir ayrılık esnasında mihri misil esas alınmalı. Yani kadının dengine ne kadar mihr belirlenmişse o kadar mihr takdir edilmeli. Şayet mihr konuşulacaksa da mihrin miktarı yüksek tutulmamalı. Bu oran 100-150 gram altın dolaylarında tutulmalı. Evliliği sonlandırmayı isteyen taraf kadın olursa, kadın mihrden pay alamamalı. Bu ve başka şartlar da yani mihri müeccel hangi durumlarda ödenir/ödenmez şartları, miktarla birlikte mihr senedine yazılmalı. Evliliği sonlandırmayı isteyen kadına şu şartlarda mihr ödenir denebilir: “Erkek eşini aldatıyorsa, ona şiddet uyguluyorsa, evine bakma yükümlülüğünü bile bile yerine getirmiyorsa kadın her halükarda mihr almaya hak kazanır” gibi.

Yazımdan, erkeği koruduğum anlaşılmasın. Bilin ki öyle bir niyetim yok. Ne erkeği korurum ne de kadını. İsterim ki evlilikler ilanihaye devam etsin, aileler parçalanmasın, arada çocuklar mağdur olmasın ve konuşulan mihre hiç ihtiyaç duyulmasın. Çünkü evlilikler devam ederse işin başında konuşulan mihrin miktarı ne olursa olsun, mihre hiç ihtiyaç olmaz.

*01.03.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde