Son yıllarda boşanmalarda anormal bir artış söz konusu. Boşanan
boşanana maalesef. Böyle giderse boşananların sayısı evlenenlerin sayısını
geçeceğe benziyor. Eşler, evlenip birbirini bir müddet test ediyorlar.
Sonra, evlilik istediği gibi olmayınca böyle olmayacak deyip yollarını ayırma
yoluna gidiyorlar. Kimi anlaşmalı olarak tek celsede boşanma yolunu seçerken kimi
de tek taraflı boşanma talebine göre yıllarca mahkemenin yolunu aşındırıyor.
Peki, eşler yollarını ayırınca sorun bitiyor mu? Arada çocuk varsa bitmiyor
maalesef. Bu durumda olan da arada kalan çocuklara oluyor. Çünkü çocuklar çoğu
zaman iki arada bir derede kalıyorlar. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.
Son yıllarda boşanmaya dayalı bir sorun daha ortaya çıkmaya başladı: Mihr
konusu. Sakın bu da ne demeyin. Zira beni, daha doğrusu TDK’yı kızdırmış
olursunuz. Zira milletçe mehir diye bildiğimiz kelimeyi TDK, mihr şeklinde
kabul ediyor. O kadar da değil demeyin. TDK bu. Ne edersiniz ki Türkçemizde tek
otorite. Elimiz mahkûm ona. Biz Mersin'e gidiyoruz, TDK ise tersine. Şimdi
şaşırmayı bırakalım da dilimizi mihre alıştırmaya bakalım. Beni merak etmeyin. Bu
kelimeye pek yabancı değilim. Zira küçüklüğümde “Mihr Senedi” şeklinde
görmüştüm bu kelimeyi. Biraz ara versem de alışacağım artık mihre.
Şimdi gelelim mihre. Son bir yıl içerisinde iki tane boşanan aileye şahit
oldum. Boşanırken mihrin mevzubahis edilmesi dikkatimi çekti. Orta yerde
dağılan bir aile var. Bunlar ise mal derdinde. Mihrim de mihrim deniyor. Kız
tarafı, "Aramızda sözleştiğimiz mihri verin, anlaşmalı boşanalım, nafaka
istemeyelim" diyor. Ne var bunda? Kadın hakkını istiyor zira mihr kadının
hakkı diyebilirsiniz. El-hak doğrudur, mihr kadının hakkıdır. Buna sözüm olmaz.
Boşanmayı erkek talep ederse mihrde konuşulan miktarı son kuruşuna kadar
kadının alması ve talep etmesi doğaldır. Boşanmayı erkek değil de kadın talep
ediyorsa ne olacak? Hala mihrim de mihrim denmesi ne derece doğru? Bildiğim
kadarıyla boşanmayı kadın talep ediyorsa kadın mihr hakkından vazgeçmiş olur.
Buna rağmen kadın ve ailesi, evlenirken konuştuğumuz mihri istiyoruz derse işte
benim itiraz ettiğim ve garibime giden budur. Şimdilik boşanmalarda mesele
edinilen mihr konusuna bir virgül koyup önce mihrin tarihçesi, çeşitleri, kullanımı,
sonuçları vs. hakkında biraz genel bilgi vermek istiyorum:
TDK mihri, “Müslüman bir erkeğin nikâh esnasında eşine vermeyi kabullendiği
mal veya para.” şeklinde tanımlamış ise de mihr sadece İslam’da
değil, muhtelif din ve kültürlerde de oldukça eski bir geçmişe sahiptir.
Bu uygulamanın ilk şekilleri nikâh akdinin satım akdine benzer özellikler
taşıdığını, çeşitli isimler altında yapılan ödemenin de satış bedeli olarak
kabul edildiğini düşündürmektedir. Zaman içinde uygulama, nikâhı satım akdi,
yapılan ödemeyi de satış bedeli olmaktan çıkarmış, ailelerin birbirine
yakınlaşmasını sağlayan hediyeleşmeye veya kadın için ekonomik ve sosyal bir
güvenceye dönüştürmüştür.” (TDA, Mehmet Akif Aydın) Romalılarda ve Atinalılarda
kadın tarafına evlilik öncesi yapılan ödemeler bir tür satış bedeli özelliğini
taşır. Yahudi hukukunda da evlenecek kızın ailesine mohar adı altında yapılan
ödeme, önemli bir yer tutmaktadır. Cahiliye Arapları da mihri, evlenmenin
temel şartlarından biri olarak kabul etmiş; mihr, evlenecek kızın velisine ödenmiş,
kadınlara mihrden pay verilmemiş. Ancak İslâm’ın gelmesinden kısa bir süre önce
mihrin bir kısmının bizzat evlenecek kadına verilmeye başlandığı görülmektedir.
Bu ödemeye İbranicede mohar, Arapçada mihr denmiş olması, uygulamanın Sami
kültüründeki ortak tarihî kökenlerini ortaya koyması bakımından
önemlidir. Mihr benzeri bir uygulama, eski Türk hukukunda da görülmekte ve
buna kalın ismi verilmektedir. Türklerin İslâmiyet’i benimsemesinden önce
hukukî bir kurum olarak varlığı bilinen “kalın” uygulaması, İslâmiyet’in
kabulünden sonra yerini mihre bırakmış, ancak kalın da bu isimle veya “başlık,
ağırlık, namzetlik akçesi” gibi adlar altında sosyal bir kurum olarak varlığını
sürdürmüştür. (TDA, Mehmet Akif Aydın)
*26.02.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder