15 Ocak tarihinde camilerde okunan cuma
hutbesi, miras üzerineydi. Seçilen konuyu takdir ettim. Çünkü pek
dillendirilmese de bu toplumda miras konusu, kanayan bir yaradır ve bu konuda
insanımız ikilem yaşamaktadır.
Miras konusu derinlemesine incelenmesi
gereken bir konu olmasına rağmen hutbede detay yoktu. Takdir edersiniz ki
süresi belli bir hutbede başta paylaşma oranları olmak üzere mirasın tüm
detaylarına girmek mümkün değil. Aynı zamanda bu konuda detaya girmek, bir
tartışmanın fitilini de ateşleyebilirdi. Çünkü Medeni Hukuk, kadın-erkek
arasında eşit paylaşımı öngörürken dinin bu konudaki oranı farklıdır.
Bundandır ki miras hukukuna genel
hatlarıyla işaret edildi: “Dinimiz, hayatın her alanında olduğu gibi miras
paylaşımında da adaleti öngören ayrıntılı hükümler getirmiştir. Miras taksim
edilirken her hak sahibine hakkının verilmesi, kadın-erkek, büyük-küçük hiç
kimsenin mağdur edilmemesi esastır. Kadınlara miras verilmemesine yönelik örf
ve âdetler, dinimize göre adaletsizliktir, zulümdür, asla meşru değildir…”. "Anne
babanın ve yakınların miras olarak bıraktıklarından erkeklere pay vardır; yine
anne babanın ve akrabanın miras olarak bıraktıklarından kadınlara da pay
vardır; azından çoğundan, belli pay." (Nisa, 7) “"İşte bu, Allah'ın
koyduğu sınırlarıdır…” (Nisa, 13)
Diyanet’in bu hutbesinin muhatabı, öyle
zannediyorum, bazı bölgelerde erkek kardeşlerin kız kardeşlerine mirastan
zırnık koklatmaması olsa gerek. Çünkü kadının, hakkı olan mirası istemesi, bazı
yerlerde aileden dışlanması için yeter sebeptir. Ki bu hutbeyle bile bu sorunun
çözüleceğini sanmıyorum. Yerleşik adetler dinin emrinin önündedir maalesef. Bir
de işin ucunda paylaşılması gereken, değeri büyük bir mal varsa, canın yongası
olan maldan hangi bir erkek kolayca vazgeçer?
Kız kardeşi mirastan mahrum etmenin
yanında, paylaşımda bir başka sorun da karşımıza çıkıyor: Medeni hukuk, mirası vereseler arasında
eşit bölerken Nisa 7.ayette “kadın olsun, erkek olsun, mirastan az veya çok pay
alırlar” diyerek belli bir oran vermezken, 11 ve 12.ayetlerde kimin ne kadar
pay alacağının oranları farklı farklı verilmiş. (Bu detaya girmeyeceğim.) Fakat
Kur’an’ın kadına takdir ettiği oranın, erkeğin yarısı olduğu bir gerçektir.
Müslümanların yaşadığı ikilem de burada başlıyor. Paylaşım, meri kanuna göre mi
yapılacak yoksa dinin belirlediği orana göre mi? Eşit paylaşmaya bazı erkek
kardeşler karşı çıkabiliyorken 2'ye 1 oranındaki bir paylaşıma da bazı kadınlar
karşı çıkabiliyor. Bu konu pek sesli dillendirilmese de vereseler arasında bir
sorun. Hatta birçok kardeş, miras yüzünden birbirine küs durumda. Burada erkek
kardeşin hakkından feragat ederek kız kardeşine eşit veya fazla vermesinin
önünde bir engel yok denebilir. Eyvallah. Fakat kaç erkek böyle bir paylaşıma
razı olur?
Burada amacım, yeni bir tartışma açmak
değil. İsterim ki miras konusu enine boyuna konuşulsun. Tarafların razı olacağı
ve adaleti esas alan bir orta yol bulunsun. Çünkü din, her konuda olduğu
gibi mirasta da adaleti esas alır. Fakat sosyal yapının değiştiği günümüzde
İslam dininin bu miras paylaşımının çok anlaşıldığını sanmıyorum. Hatta bazı
kesimler böyle paylaşım mı olur diye tepki göstermektedir. İslam Dininin Nisa
11 ve 12.ayetlerde aile fertleri için farklı oran vermesinin temelinde, ailede
fertlere verilen sorumluluğun önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum. Yani
sorumluluğa göre mirastan pay vermiştir. Evini geçindirme ve çoluk çocuğunun
geçimini sağlama görev ve sorumluluğunu erkeğe yüklediği için erkeğe mirastan
daha fazla pay vermiştir. Erkeğe göre daha az sorumluluk verdiği kadına da
mirastan pay vererek o günün Arap toplumunun kadına miras vermeme anlayışını
yıkmıştır. Sonuç itibariyle erkek ve kadının evliliği esas alındığında kadının
aldığı 1 pay ile erkeğin aldığı 2 pay toplandığında, karı-kocanın aldığı miras
toplamı üç pay olmaktadır. Buradan, İslam Dininin mirasta eşit paylaşmayı
değil, adil paylaşımı öngördüğü anlaşılmaktadır. Buna kamu ya da özelde çalışan
kimselerin sorumluluk ve aldığı risk dolayısıyla emsallerinden fazla maaş
aldığını örnek olarak verebiliriz. (Bu yazıya devam edeceğim.)
*20/01/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder