Akşam
5 sularında Ahmet Özcan-Çeçenistan-Gazze caddelerini izleyerek Lastik Durağına
doğru gidiyorum. Meram Belediyesinin önünden Meram Sanayi ışıklarında durdum.
Akşam vakti olsa da öyle yoğun bir trafik yok. Trafik kendiliğinden akıyor.
Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Akan trafiği durduran tek şey, birbirine yakın
ışıklarda yeşil dalganın olmaması. Birinde kırmızıya yakalananın diğerinde de
kırmızıya yakalanmasının değişmez kural olduğu ve değişmesinin teklif dahi
edilemeyeceği.
Işıkları
geçip biraz gittikten sonra daha önce sözleştiğimiz üzere beni yolun kenarında
bekleyen ahbabıma emanetini evrakını vermek için öncesinde sola sinyalimi
vererek usulüne uygun olarak yolun sağında durdum. Emanetin sahibi emanetini
almak için arabanın sağ kapısını açar açmaz bir korna sesiyle dikiz aynasından
geriye baktım. Benim baktığımı ve kapının biri tarafından açıldığını görmesine
rağmen bir korna sesi daha. Çekil önümden diyor artık. Dedim, ağabey! Kapıyı kapat,
kaldırıma çıkayım. Kapıyı kapatır kapatmaz arkamdaki beyefendiye yol açmak için
aracımın iki tekerini kaldırımın üzerine çıkardım. Diğer iki teker de yola
paralel çizgiyi çiğnemeyecek şekilde yolun kenarında kaldı.
Dostum
kapıyı açtı. Daha önce hazır ettiğim evrakı uzattım. O kapıyı kapatırken ardımdaki
insan azmanı ise kendisine yolu açmama rağmen uzun uzun kornaya çalarak
yanımdan geçip gitti. Onun yaptığı bu tavra karşılık; ne oluyor, derdin ne,
acelen ne demedim, yüzüne de bakmadım. Nasıl terbiye aldıysam…Tepki vermediğimi
ve kendisini muhatap almadığımı görünce daha da sinirlenmiş ve hızını alamamış
olmalı ki yanımdan geçip gittikten sonra da kornaya basmaya devam etti. İnanın,
arkadan vurduğu için suçlu olmayacağını bilse arabamı çiğneyip geçecek.
Durakladığım
yerde durmak ve duraklamak yasak levhası olsaydı, bu hanım evladının bana tepki
göstermeyeceğine adım gibi eminim. Çünkü trafik kuralları çiğnenmek için vardır
bizde. Ardından ben de hareket ettim. Lastik Durağında yakaladım onu. Birbiri
ardı sıra sıralanmış araçlardan birinin ardına durmuş gördüm.
Kendisine
yakışanı yapan bu insan evladını akşam akşam takdir ettim doğrusu. Bana kızıp
sinirlenmekte de haklıydı. Öyle ya, ne hakkım vardı onun hızını kesmeye. Adam
mecbur muydu frene basıp arkamda durmaya. O arabanın freni öyle vırt zırt basılmak
için mi yapıldı sanki. Birbirine yakın ışıklarda fazlasıyla durmuştur zaten. Bari
ışıklar sonrası adamı rahat bırakmak lazım. Sonra o yollar durulmak için değil,
trafiğin akması için yapılmıştır. Dur bakalım, otuz saniyelik duraklamayla
neler kaçırdı, kim bilir? Otuz saniye deyip de zamanı küçümsemeyelim. Bunu benim
gibi zamanı bol biri anlamaz, ona sormak lazım aslında. Adamı engellemeyip
Lastik Durağında onu bekleyen kırmızı ışıklara herkesten önce varsaydı fena mı
olurdu? Işıklara ilk varacağı yere niçin ikinci, üçüncü varsındı sonra… Zaman
hırsızlığı bu benim yaptığım.
Sizce
iyi aile terbiyesi almış bu insan evladı nereye gidiyordu, acelesi neydi akşam
akşam? Aklıma gelen, kendine Müslüman olduğu, dokuz aylık olmadığı ve anne
karnında iken de annesine çok çektirdiğidir. Bu hızla ecele ne zaman gider
bilmiyorum ama şimdilik tabakhaneye gittiği malum. Belki de tabakhaneye şu
dakika ve saniyede varması gerektiğine dair kendisine söz verdi. Sayemde
varamadı maalesef ve çok şeyler kaybetti. Neler kaybettiğini ve oraya neler
götürdüğünü sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Hasılı, üzüldüm
akşam akşam böyle bir duruma sebebiyet verdiğime.
Siz
siz olun, yolların bu tip efendilerinin hızını -benim gibi- kesmeyin. Benim yaptığım
ayıbı siz yapmayın. Onlara yol açmak ve hızlarını kesmemek için gerekirse yasak
olan kaldırımlara çıkın. Zira bu tip -hasta ruhlu- insanımızı mağdur etmeye
hakkımız yoktur.
*23/01/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder