Yürüyüş yaparken genellikle insan ve araç trafiği yönünden ıssız ve tenha
yolları seçerim. Özellikle tek veya iki katlı müstakil evlerin bulunduğu
mahaller, yürümek için birebir. Ne yürüyüşümü kesen var ne önüme çıkan var ne
de güneşimi engelleyen. Kendi halimde yürüyorum. Yürürken de kimseyi rahatsız
etmiyorum. Ne ben başkasını ne de bir başkası beni. Hem önümü görüyorum hem de
sağ ve solumdaki müstakil evleri seyrediyorum. Bir müstakil evim olmasa da en
azından aralarından geçmek ve seyretmekle müstakil eve olan hasretimi gidermiş
oluyorum. Bu gidişle müstakil evim, 1x1 ebadında, penceresi ve kapısı olmayan,
çatısı zemin kata paralel olan, dört tarafı açık, bodrum kattan ibaret olacak.
Orada ışığa hasret kalsam da en azından çatıma düşen güneşime hiçbir ev engel
olamayacak. Sabahtan akşama güneşimi alacağım. Beni ebedi istirahatgahımda
belki de rahatsız edecek tek şey, çatısına görkemli mermer yaptıranlar
olacaktır. Yüksek katlı binalara göre bu rahatsızlığa da katlanılır. Neyse bu
sonraki mesele. Biz şimdiki müstakil evlere dönelim tekrar.
Şehir hayatının içinde köy ortamını yaşayan ama şehrin tüm nimet ve
imkanlarından faydalanan bu müstakil evlere gıpta etmemek mümkün değil. Bir
kapıdan aynı ailenin fertleri girebiliyor sadece. Çoğunun arabasını park edebileceği
garajları, bahçeleri ve içinde ağaçları var. Komşular birbirlerini tanıyor,
Sokaklarına giren bir yabancının bu mahalleye ait olmadığını biliyorlar.
Bahçeye çıktılar mı ayakları toprakta. Evler, dört cepheli ve sabahtan akşama
güneşini alıyor. Anlayacağınız şehirde yaşayan ama şehrin gürültüsünden ve
kirliliğinden uzak yerler müstakil evler.
Eskiden müstakil ev denince fakir gecekondu mahalleleri akla gelirken
şimdilerde zengin muhit akla geliyor. Bu evlerde variyetli insanların kaldığını
anlamak için bahçenin ortasına yerleştirilen görkemli evlerin dışında, diğer
yapılanlar dikkat çekici. Doğrusu, normalin üzerinde bir abartı var. Evin
çevresine çekilen ihata duvarının üzerine demir ve tel yapılması. İnanın, ev
sahibi, herhangi bir sebeple bahçe kapısından giremeyip dışarıda kalsa, yüksek
ihata duvarı ve üzerine yapılan ilavelerden bahçesine giremez. İçeriden de
dışarıya çıkamaz. Durum bu iken buna ilaveten 24 saat kayıt altına alınacak
şekilde evin kamera ile korunması ve alarm takılması. Üzerine bir de bahçeye
köpek bağlanması veya bahçede salık bir şekilde bırakılması. Giriş kapısına
“Dikkat! Köpek var” uyarısının asılması. (Bu arada bazı evlerde köpek olduğu
halde kapısına bu uyarıyı asmadığı da malum.) Kimsenin gelip park yapmayacağı
bilinmesine rağmen “Garaj kapısıdır. Park yapılmaz” levhasının yapıştırılması.
Evin dışında, yapılan onca masrafı görünce müstakil evin mi var, derdin var
diyorum. Sanırım eve girişin bu kadar zorlaştırılması evin hırsızlara karşı
korumaya alınması olsa gerek. Bu kadar yapılan ve edilen masraf, eve hırsızı ne
kadar önlüyor bilmiyorum. Bildiğim, hırsıza kilit olmaz. Gerekirse evin ihata
duvarını, evin duvarlarını demirle kapla veya demirden yaptır. Yeter ki hırsız bu
eve girmek istesin ve o evde para ve altın gibi mücevheratın olduğuna kendini
inandırsın. Zerre faydası olmaz. Çünkü içeriye girmek, bahçedeki köpeği
atlatmak, kameranın kör noktasını bulmak, evde kimsenin olup olmadığını tespit
etmek, hırsız için çocuk oyuncağı. O zaman bunca masraf kime yapılıyor? Aklıma;
duvardan atlayamayan, demiri kesemeyen, köpeğe bir şey yapamayan ve köpeğin
uzaktan havlamasından bile korkan benim gibi acizler için geliyor. Bunu,
hırsızı görünce suspus olan, yoldan geçtiğimi görünce avazı çıktığı kadar
havlayan köpekten anlıyorum. Bir havlamaya başlıyor. Susmuyor mübarek. Biri
havlamaya başlayınca komşu köpekler de buna tempo tutuyor. Duvara öyle bir
tırmanışı, bana öyle bir bakışı, ilerledikçe bahçenin bir ucundan diğeri öyle
bir koşusu var ki duvardan atlayabilse beni paralar. Ne olur ne olmaz diyorum,
adımlarımı hızlandırıyorum. Bir taraftan da acaba duvardan atlar mı diye endişe
ediyorum. Kimin, ne amaçla bu yoldan geçtiğini kestirmeden avazı çıktığı kadar
havlayan bu köpekler, her geçene böyle havlarsa -ki öyledir- merak ediyorum, sokak
sakinleri, bu kadar köpek sesine nasıl tahammül edebiliyorlar? Aşağı yukarı,
her evde köpek olduğuna ve bu köpekler akşamdan sabaha, her geçene hep böyle
havladıklarına göre sanırım, hane sahipleri köpek havlamasından, “Bak bak!
Bizim köpek mahalleden kimseyi geçirmiyor, görevini yapıyor, biz de emniyetli
bir şekilde evimizde oturuyoruz, deyip zevkten dört köşe oluyorlardır.
Hasılı, müstakil bir evim olsun istiyorum ama evi koruma amaçlı normalinden
fazla tedbiri özellikle köpek beslemeyi çok abartılı görüyorum. Eğer müstakil
evler için bunlar şart ise yerine getiremem sanırım. Bu demektir ki benim
müstakil bir evim olmayacak. Özlemimi, yazımın başında dile getirdiğim yerde
gidereceğim.
* 05/07/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder