4 Aralık 2020 Cuma

Konya Büyük Bir Tehlike Atlattı

Konya’yı bilenler Meram Yeni Yol Caddesini iyi bilirler. Bu yol gidiş ve geliş itibariyle araç trafiği yönünden işlek bir cadde olmasına rağmen yaya trafiği yönünden tenha mı tenhadır. Tenhalığından mıdır, sağa sola sapmadan beni çarşıya götürdüğünden midir, çarşıya giderken zaman zaman bu yolu takip ederim.  

Perşembe günü öğle sıralarında çarşıya gitmek için evden çıktım. Evliya Çelebi Parkından Meram Yeni Yola girdim. Karşı kaldırıma geçmeden yoğun araç trafiğinin arasında, kaldırımda bir başına yürüyorum. Ne önümde kimse var ne arkamda ne sağımda ne de solumda. Neredeyse upuzun km’lerce uzayan kaldırımlar bana ait.

Ben böyle yürürken vızır vızır geçen araba seslerinin arasından kulağıma bir ses geldi. Kimdir, necidir, beni tanıyan biri bana mı seslendi, diye önüme, arkama, soluma ve sağıma baktım. Ses sağ taraftan geliyormuş. Yan yana yürüyen iki polismiş seslenen ve bana sesleniyorlarmış. Zaten benden başka da kimseler yoktu kaldırımda. “Ne diyorsunuz, dercesine elimi kaldırdım. “Maskeni tak” dercesine kendi maskelerini gösterdiler. Yola kadar indiklerine göre seslerini duyurmak için epey efor sarf etmiş olmalılar. Bir elimle elimi göğsüme götürerek teşekkür ettim, diğer elimle de boynumdaki maskeyi yüzüme usulüne uygun takıp yürümeye koyuldum. Onlar da yol boyu yürüyüşlerine devam ettiler. Anladığım kadarıyla bu iki polis, maske kontrolü yapmak için bu yolda görevlendirilmişler.

Ben çarşıya doğru, onlar Meram Bağları yönüne doğru yol alırlarken, onlarla benim aramdaki makas, iyice açılmış olmasına rağmen ağız ve burnumu kapatan maskemle Zafer, Alaeddin, Kayalı Park, Çıkrıkçılar İçi, Aziziye ve Arapoğlu Makasını dolaştım. Tüm buraları gezerken aldığım nefesle birlikte gözlüğüm buharlanmasına ve bundan dolayı önümü göremeyecek noktaya gelmeme rağmen maskeyi yüzümden indirmedim. Yol yürüyemeyecek noktaya gelince, gözlüğümü başımın üstüne doğru kaldırdım, Zaman zaman gözlüğü elime alıp çevreyi puslu göre göre yoluma devam ettim.

Çarşıda bir iki dostu ziyaret edip yanlarında birer bardak çay içtikten sonra küçük bir işim vardı, onu da hallettim. Sonra yolcu yolunda gerek deyip geldiğim yolu tepmek için tekrar yola koyuldum. Bu sefer, Yeni Yol alt geçidini geçtikten sonra ara sokaklara dalarak yoluma devam ettim, kah maskemi indirerek kah takarak. Eve geldiğimde, toplamda 19.500 adım yaparak 13 km yürümüşüm.

Başımdan geçen bu olayı niye anlattığımı merak ediyor; yürüdüysen yürüdün, bize ne, diyorsanız, söyleyeyim. Bir an için bir düşünün. Meram Yeni Yol üzerinde, önümde ve arkamda km’lerce ötede kimse yok iken maskesiz bir şekilde yol almak demek, tüm Konya’yı tehlikeye atmak demektir. Bereket, yol üzerinde görevli o iki polis, karşı kaldırımda olmasına rağmen beni gördüler ve beni uyardılar da saçacağım tehlikeye baştan engel oldular. Ne belli? Belki de ben, maskesiz yürüye yürüye soluğu çarşıda alacaktım. Ondan sonra ayıklayın pirincin taşını siz.

Keşke bu iki polis, Lastik durağından itibaren, nasılsa kimse yok diyerek maskemi boynuma indirdikten sonra yürümeye başladığımda, beni görüp uyarsalardı da Havzan ışıklarına doğru, yolu ortalamadan o kadar yolu maskesiz tepmeseydim. Ama iş işten geçti. Bu aşamadan sonra bugünlerde Konya’da testi pozitif çıkan hasta sayısında bir artış olursa, bilin ki müsebbibi benim. Hatamı anladım ama neye yarar. Zira iflah olmaz aymazın birisiyim. Burada sorgulanması gereken, uzun ince bir yol olan Meram Yeni Yol üzerinde sadece iki polisin görevli olması. Keşke imkan olsa da yol üzerinde, yol boyunca görev yapacak yeteri kadar polis görev yapsa. O kadar polis olmalı ki yolda kimse olmasa bile gelip geçen kimseye nefes aldırmayacak şekilde herkese maske taktırsa. Görün, ondan sonra bu ülkede hiç virüs kalır mı? Keşke maddi durumum yeterli olsa da evimde maskemi çıkarınca beni uyaracak ve maskemi taktıracak, maskemi takmadığım takdirde bana ceza yazacak, ücretini kendimin ödeyeceği bir özel güvenlik görevlisi istihdam edebilsem…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder