Konya’yı
bilenler Meram Yeni Yol Caddesini iyi bilirler. Bu yol gidiş ve geliş
itibariyle araç trafiği yönünden işlek bir cadde olmasına rağmen yaya trafiği
yönünden tenha mı tenhadır. Tenhalığından mıdır, sağa sola sapmadan beni
çarşıya götürdüğünden midir, çarşıya giderken zaman zaman bu yolu takip ederim.
Perşembe
günü öğle sıralarında çarşıya gitmek için evden çıktım. Evliya Çelebi Parkından
Meram Yeni Yola girdim. Karşı kaldırıma geçmeden yoğun araç trafiğinin arasında,
kaldırımda bir başına yürüyorum. Ne önümde kimse var ne arkamda ne sağımda ne
de solumda. Neredeyse upuzun km’lerce uzayan kaldırımlar bana ait.
Ben
böyle yürürken vızır vızır geçen araba seslerinin arasından kulağıma bir ses geldi.
Kimdir, necidir, beni tanıyan biri bana mı seslendi, diye önüme, arkama, soluma
ve sağıma baktım. Ses sağ taraftan geliyormuş. Yan yana yürüyen iki polismiş
seslenen ve bana sesleniyorlarmış. Zaten benden başka da kimseler yoktu kaldırımda.
“Ne diyorsunuz, dercesine elimi kaldırdım. “Maskeni tak” dercesine kendi
maskelerini gösterdiler. Yola kadar indiklerine göre seslerini duyurmak için
epey efor sarf etmiş olmalılar. Bir elimle elimi göğsüme götürerek teşekkür
ettim, diğer elimle de boynumdaki maskeyi yüzüme usulüne uygun takıp yürümeye koyuldum.
Onlar da yol boyu yürüyüşlerine devam ettiler. Anladığım kadarıyla bu iki
polis, maske kontrolü yapmak için bu yolda görevlendirilmişler.
Ben
çarşıya doğru, onlar Meram Bağları yönüne doğru yol alırlarken, onlarla benim
aramdaki makas, iyice açılmış olmasına rağmen ağız ve burnumu kapatan maskemle
Zafer, Alaeddin, Kayalı Park, Çıkrıkçılar İçi, Aziziye ve Arapoğlu Makasını
dolaştım. Tüm buraları gezerken aldığım nefesle birlikte gözlüğüm
buharlanmasına ve bundan dolayı önümü göremeyecek noktaya gelmeme rağmen
maskeyi yüzümden indirmedim. Yol yürüyemeyecek noktaya gelince, gözlüğümü başımın
üstüne doğru kaldırdım, Zaman zaman gözlüğü elime alıp çevreyi puslu göre göre
yoluma devam ettim.
Çarşıda
bir iki dostu ziyaret edip yanlarında birer bardak çay içtikten sonra küçük bir
işim vardı, onu da hallettim. Sonra yolcu yolunda gerek deyip geldiğim yolu
tepmek için tekrar yola koyuldum. Bu sefer, Yeni Yol alt geçidini geçtikten
sonra ara sokaklara dalarak yoluma devam ettim, kah maskemi indirerek kah takarak.
Eve geldiğimde, toplamda 19.500 adım yaparak 13 km yürümüşüm.
Başımdan
geçen bu olayı niye anlattığımı merak ediyor; yürüdüysen yürüdün, bize ne,
diyorsanız, söyleyeyim. Bir an için bir düşünün. Meram Yeni Yol üzerinde, önümde
ve arkamda km’lerce ötede kimse yok iken maskesiz bir şekilde yol almak demek,
tüm Konya’yı tehlikeye atmak demektir. Bereket, yol üzerinde görevli o iki polis,
karşı kaldırımda olmasına rağmen beni gördüler ve beni uyardılar da saçacağım
tehlikeye baştan engel oldular. Ne belli? Belki de ben, maskesiz yürüye yürüye soluğu
çarşıda alacaktım. Ondan sonra ayıklayın pirincin taşını siz.
Keşke
bu iki polis, Lastik durağından itibaren, nasılsa kimse yok diyerek maskemi
boynuma indirdikten sonra yürümeye başladığımda, beni görüp uyarsalardı da
Havzan ışıklarına doğru, yolu ortalamadan o kadar yolu maskesiz tepmeseydim. Ama
iş işten geçti. Bu aşamadan sonra bugünlerde Konya’da testi pozitif çıkan hasta
sayısında bir artış olursa, bilin ki müsebbibi benim. Hatamı anladım ama neye
yarar. Zira iflah olmaz aymazın birisiyim. Burada sorgulanması gereken, uzun
ince bir yol olan Meram Yeni Yol üzerinde sadece iki polisin görevli olması.
Keşke imkan olsa da yol üzerinde, yol boyunca görev yapacak yeteri kadar polis
görev yapsa. O kadar polis olmalı ki yolda kimse olmasa bile gelip geçen kimseye
nefes aldırmayacak şekilde herkese maske taktırsa. Görün, ondan sonra bu ülkede
hiç virüs kalır mı? Keşke maddi durumum yeterli olsa da evimde maskemi çıkarınca
beni uyaracak ve maskemi taktıracak, maskemi takmadığım takdirde bana ceza
yazacak, ücretini kendimin ödeyeceği bir özel güvenlik görevlisi istihdam
edebilsem…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder