Allah’ın biz canlılar için verdiği nimetleri say say bitiremeyiz. Faydalandığımız ve kullandığımız, yiyip içtiğimiz bu nimetlerin önemli bir nimet olduğunu, bir şeye ihtiyaç duyduğumuzda veya yokluğunda daha iyi anlarız. Meyveler de bize bahşedilen nimetler arasında yer alır. Bu meyvelerden bir tanesi de pek kıymeti bilinmeyen ve yüzüne bakılmayan iğdedir.
İğdeyi küçüklüğümde
yediğimi hatırlıyorum. Birkaç arkadaşla birlikte evlerine kadar gidip
bayramladığımız büyüklerimiz, ellerini ceplerine atarak avuçlarına gelenleri avucumuzun
içine boşaltırlardı. Kuru üzüm, leblebi/nohut ve iğde, cepten çıkanlar arasında
olurdu. Bayramlaşmanın karşılığında bize verilen bu hediyeleri pek beğenmezdik.
Çünkü evlerimizde de bunlar eksik olmazdı. Harçlık pek verilmez, şeker eh,
bazen nasip olurdu. O da jelatinli değil, kaba şeker adını verdiğimiz
ambalajsız şekerdi. Bu şekil verilen ikramları pek beğenmesek de acıktığımız
zaman bitirdiğimiz olurdu. Bitiremediğimizi de ya bir başkasına verirdik ya da evlere
bırakırdık.
Akşam oturmalarında çay
ikramı biraz lükstü o zamanlarda. Mevsimine göre önümüze konan çerezlerin
yanında iğde de olurdu. Başta ay çiçeği olmak üzere çerezler biterken iğde
konduğu gibi kaldırılırdı. Çünkü pek el süren olmazdı. Tadımlık da olsa yemeye
kalksan, yediğinin boğazında kalma ihtimali yüksekti. Bir başkası, “helal helal”
diyerek sırtına vurur rahatlatırdı. Hasılı iğdeyi yemek bir dert, mideye indirmek
de ayrı bir dert idi.
Gel zaman git zaman, küçüklüğümüzde
beğenmediğimiz kuru üzüm ve leblebiyi kuru yemişçilerin ve marketlerin reyonlarından
çerez niyetine alır olduk. Ama iğdenin ne satıldığını gördüm ne de satın aldım.
Satılıyorsa da hiç dikkatimi çekmedi.
Yürüyüş dolayısıyla Konya’nın
değişik semt, cadde ve sokaklarını arşınlarım. Bir gün Erenköy’ü geçtikten
sonra kanal boyu yürürken sol tarafımda, sıra sıra iğde ağaçları dikkatimi
çekti. Hem yürüdüm hem ağaçları izledim. Soluklanmak ve tadına bakmak için
birkaç tanesinin yanında durdum. Küçüklüğümde pek haz almadığım iğdenin tadı da
fena değilmiş. Üstelik yediğim birkaç tanesi açlığımı da giderdi. Her ağacın
altında çokça yere dökülen iğde olsa da halen ağaçta bolca vardı. Üstelik yere
dökülenler görüntü çirkinliği vermediği gibi yerleri de kirletmemiş.
Ağaçtakilere de hiç el sürülmemiş. Usta bir sanatçının elinden çıkmış gibi
desen desendi hepsi.
Yol boyunca giderken bu
iğde ağaçları kendiliğinden mi çıktı yoksa biri, gelip geçen gölgesinden
istifade etsin, hem yesin hem de ekip dikenden Allah razı olsun diyerek bize
dua etsin diye ekmiş olmalı dedim. Garibime giden, benim iğdeye küçüklüğümde koyduğum
rezervi başkaları da koymuş olmalı ki o kadar iğdenin müşterisi yok. Sadece bir iğde ağacının altında, topladıkları
iğdeyi temizleyip bir kaba dolduran bir aile gördüm.
Yol boyunca dikkatimi
çeken iğde ağaçlarını sair zamanlarda da Konya’nın birçok semtinde görmeye
başladım. Hakeza diğer yerlerdeki iğdeler de toplanmamış. Gerçekten bu iğdeler
niçin toplanmıyor ve yere dökülüyor? Acaba toplanma zamanı mı gelmedi ya da bu
nimetin faydası olmadığı için mi kimse yüzüne bakmıyor? Bu merakımı gidermek
için sanal alemde “İğdenin faydaları”na baktım. Kıymetini bilmediğimiz ve dönüp
yüzüne bakmadığımız iğdenin o kadar faydası varmış ki zeytin büyüklüğündeki
iğdenin faydalarına şapka çıkardım. Rab Teala’nın keremine ve sonsuz
nimetlerine şükür dedim.
Sayfam bitti. Eğer
iğdenin faydasını bilmiyor ve merak ediyorsanız bir zahmet sanal aleme müracaat
edelim derim. Araştırıp okudunuz ve bu nimet kaçmaz diyorsanız, adresi verdim.
Nereye gideceğinizi biliyorsunuz. Giderken yanınızda poşet, çuval ve kap
götürmeyi ihmal etmeyin.
Siz iğdenin faydalarını
okuyadurun. Ben yazımı bir soru ile bitirmek istiyorum. Her yerde hatta çorak toprakta
bile biten iğde ağacının bu meyvesini, çerez niyetine tüketmiyorsak da içi una
benzer bu meyveden ekmek yapılamaz mı? Bence diğer faydalarının yanında ekmek
yapımında un yerine kullanılabilir. Adı da iğde ekmek olsun. Üstelik bu ekmek
tatlı ekmek olur. Katıksız katık niyetine yenir. Bir vitamin deposu olan bu
meyve, ümit ediyorum ki ilaç ve sağlık sektöründe tedavi amacıyla ve bağışıklık
sistemini güçlendirmek için kullanılıyordur. Kullanılmıyorsa tıp daha çok fırın
ekmeği yemelidir.
*14/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder