Ana içeriğe atla

Bana Kaldıysanız, Yandınız Demektir

ATM kartınız var. Bu kart ile ATM'den nasıl para çekeceğinizi bilmiyorsunuz. Ah yanımda biri olsun diyorsunuz. Doğru yerdesiniz. Tam adamına geldiniz. Ben bugünler için varım. Zira ATM'den para çekmek benim için çocuk oyuncağı. Dün çektim. İsterseniz görün nasıl çektiğimi. 

Telefonla konuşurken aynı zamanda kartı bankamatiğe koydum. 500 kayme yazdım. Daha sonra kartı alıp gittim. 

Az gittim, uz gittim. Giderken bir hafiflik hissettim. Nedendir acaba bendeki bu hafiflik derken efendim, elimi cebime bir attım. Bir o cebime, bir diğer cebime baktım. Aradım taradım. Baktığım yere bir daha baktım. Çektiğim 500 kayme cebimde yoktu. Nihayet üzerimdeki hafifliğin nedenini anladım.  Üzerime çöken ağırlığı anlatamam. Allah deyip geri döndüm, hızlı adımlarla para çektiğim ATM'ye tekrar geri geldim. Baktım birisi para çekiyor. Adamı bekledim. Çekildikten sonra dedim ki az önce bankamatikte para gördün mü? Hayır görmedim, dedi gitti. Niye görsün ki! Sonra dur bakalım, benden sonra bu ATM'ye gelen kaçıncı kişi? 

Ne yapayım, ne edeyim derken bankanın şubesine yöneldim. Yolda giderken müşteri hizmetlerini aradım. Durumu anlattım. Müşteri hizmetleri görevlisi, adıma bir kayıt oluşturdu. "Durumun, sayımda ortaya çıkacağını, bana en kısa zamanda dönüş yapacaklarını" söyledi. Teşekkür ederek telefonu kapattım.

Ne yapayım? Bari eve gideyim. Bu durumun üzerine bir bardak soğuk su içeyim dedim. Evde otururken bir işlem yapmak üzere bankanın mobil şubesine girdim. Gördüm ki soğuk su içmeme gerek kalmamış. Çünkü hesabımdan uçup giden benim 500 kayme, hesabıma geri dönmüş.  Üzüntüm sevince dönüştü. Anlatılmaz. 

Gördüğünüz gibi tereyağından kıl çeker gibi ATM'den tertemiz para çekmiş bulunmaktayım.  ATM'den para çekme konusunda emrinize amadeyim. 

Para çekme işini, ağzına yüzüne bulaştırmışsın diyebilirsiniz. Teessüf ederim. Ben size para çekme garantisi veririm ama parayı alıp almama garantisi veremem. Paranız ATM'de kalırsa/unutulursa geri gelir veya gelmez. Nasibinize artık. Yok, ben böyle bir maceraya giremem derseniz, size de iyilik yaramaz. O zaman ATM'den para çekme işini bana bırakmayacaksınız ve paranın nasıl çekileceğini oturup bir güzel öğreneceksiniz.

Bu arada, beni dinleyen ve nazikçe cevaplar veren müşteri hizmetleri görevlisine çok kırıldım. Bir geçmis olsun demediği gibi çok soğukkanlı idi aynı zamanda. Durumuma şaşırmadı. Sanırım bu olayda yalnız değilim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde