Mescid-i
Nebi'nin işleviyle ilgili bu iki değerlendirmenin ardından günümüz camilerinin
işlevine gelmek istiyorum. Günümüz camilerini peygamber mescidi ile
kıyasladığımızda işlev yönünden derin uçurumların olduğu görülecektir. Mescid-i
Nebi tabir yerinde ise hemen hemen her iş ve eylem için çok amaçlı salon gibi
kullanılmış. Devletin ve halkın nabzı burada atmış. Günümüz camilerinin ise yaz
döneminde iki ay çocukların cüz/Kur'an öğretimini saymazsak sadece namaz
kılmaya hasredilmiş olduğu görülecektir. Mescid-i Nebi neredeyse günün 24 saati
mesai yaparken günümüz camileri her bir vakti yarım saat mesai sayarsak günlük
2,5 saat bir mesai yapmaktadır.
Mescid-i
Nebi ile günümüz camilerini kıyaslamamı garip görebilir, M. Nebi'nin gördüğü
işlevi bugün başka kurumlar yerine getiriyor diyebilirsiniz. Haklısınız. Çünkü
günümüzde birçok şey profesyonelleşmiş ve diğer kurumlar eliyle
yürütülmektedir. Mescid-i Nebi'nin geçmiş işlevinin çoğunu bugün camilerimizde
deruhte etmemiz mümkün değil. Ben de günümüz camileri aynı işlevi yerine
getirsin demiyorum. Ama camileri sadece namaz kılınan yer olarak tahsis etmeye
ve cemaatle kılınan namaza hapsetmeye de gönlüm razı değil. Bu mekanları
yeniden toplumun nabzının attığı yerler haline getirebilir, insanları buralara
çekebiliriz. Namaz dışında pekala zamanın ruhuna uygun etkinliklere yer
verilebilir.
Okullarda
her türlü etkinliğin yapıldığı çok amaçlı salonları vardır. Burası okulların
eli, ayağı, gözü ve kulağıdır. Çok amaçlı salonu olan okul, diğer okullara göre
çok şanslı sayılır. Günümüz camilerinin de tıpkı okullardaki çok amaçlı salon
gibi çok yönlü bir işleve sahip olması çok yerinde olur kanaatindeyim.
Camileri
çok amaçlı kullanmak için cami görevlileri ve cemaat buna hazır mı? Maalesef
bazı din görevlisinin ve bir kısım cemaatin buna hazır olmadığını
söyleyebilirim. Bu konuda iki örnek vermek istiyorum:
6.sınıf
öğrencilerine derste her bir namazın kılınışını teorik olarak anlattım.
Dersimiz müsait olursa hem camide bir ders işleriz hem de pratik olarak namazın
kılınışını hatta bir vakit namazını da cemaatle kılarız dedim. Çocuklarda
camiye gideceğiz coşkusu görülmeye değerdi. Her teneffüste beni gören öğrenci
yanıma yaklaştı: Öğretmenim, camiye ne zaman gideceğiz, sorusunu sordu. Derse
girince hakeza aynı istekle muhatap oldum. Bir hafta öncesinden camiye
gideceğimiz saati belirledim. Abdestli gelirseniz zaman kazanırız. Kız
öğrenciler, yanlarında başörtüsü getirirlerse iyi olur dedim. Girdiğim tüm
sınıfları camiye götürdüm. Abdesti olmayan öğrenciler caminin şadırvanında abdestlerini
aldılar. Önce şadırvan, minare, minber, mihrap, kürsü, müezzinlik hangisi, ne
işe yarar, onları tanıttım. Çocuklar, hocam! Minbere çıkabilir miyiz dedim.
Sırayla çıktılar. Caminin üst katını da merak etmişler. Oraya da birlikte
çıktık. Camideki yazılardan bahsettim. Ardından dersimizi işledik. Kılacağımız
namazın nasıl kılınacağını özetle bir kez daha anlattım. Sonra namaz kılmak
istemeyenler kenara geçip bizi izleyebilirler dedim. Birkaç öğrenci kenara
geçtiler. Erkekler ön safta, kızlar arkada saf tuttular. Sünnetleri kıldıktan
sonra ben imam oldum, öğrencilerden biri de müezzinlik yaptı. Dersin bitiminde
camiden çıkarken öğrencilerden bazıları, caminin içindeki su sebilinden su içip
içemeyeceklerini sordular. İçebilirsiniz, dedim. Ardından okula geçtik. Ertesi
günü cami görevlisi yine bir öğrenci grubu ile camide ders işledikten ve
camiden ayrılırken yanıma yaklaştı: “Hocam, öğrencileri camiye getirmeniz
güzel. Getirebilirsin. Yalnız dün çocuklar içeriden su içmişler. Pet bardakları
gelişigüzel koymuşlar. Bundan sonra öğrenciler içeriden su içmesinler, olmaz
mı” dedi. Tamam hocam. Bir daha içirmem dedim. Bir daha da öğrencileri camiye
götürmedim. İmamın suyu kıskanmasına kırıldım gerçekten. Üç beş öğrencinin pet
bardağı düzgün koymaması da mesele edinilmemeliydi bence. Bana pekala, “Hocam,
çocukların eğitilmesi için kullandıkları pet bardaklarını kirli yere
koymalarını bir hatırlatırsan memnun olurum” deseydi daha yerinde olurdu. Gelip
geçen içsin diye camiye konan bir sebile bile yasak koyan bu din görevlisi,
camide diğer etkinliklere yer verir mi? Sizin insafınıza bırakıyorum.
Bir
diğer örnek: Tarihi bir beldemizde ikindi namazını kılmak için camiye girdim.
Dışarıda gezip dolaşanlar çok olmasına rağmen imamın dışında dört cemaat
vardık. Namazı kılıp çıktım. Çıkışta kapıya yapıştırılmış bir uyarı dikkatimi
çekti: “Cami İçerisinde Gelinlikle Fotoğraf Çekimi Yapmayınız!” uyarısı. Bu
uyarı da benim garibime gitti. Gelin ve damadın en mutlu günlerinde bu anlarını
ölümsüzleştirmek için camiye gelip fotoğraf çektirmelerinde ne sakınca
olabilir? Bence hiçbir sakınca olmaz. Sadece cemaatle namaz kılınırken bir
sınırlama getirilebilir. Bunun yolu da cami girişine bu yasak uyarısını yazmak
olmamalı diye düşünüyorum. Camide gelinin gelinlikle foto çekimine izin vermeyen
bir görevli, diğer etkinliklere sıcak bakar mı? Bu kafayla maalesef makul
göreceğini sanmıyorum.
Hasılı
camilerimizi çok fonksiyonlu kullanmak için önce bazı din görevlilerini ve
cemaate gelenleri eğitmekle işe başlamak gerektiğini düşünüyorum.
Camiler
haftası münasebetiyle camilerimizin yeniden çok yönlü bir işleve dönüşmesi en
büyük temennimdir. Özellikle cami ve ilim temasından hareketle camileri ilim
yuvasına dönüştürmek birinci önceliğimiz olmalıdır.
*03/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder