Ana içeriğe atla

Olmaz Olmaz Demeyin!*


—Alo, müdür bey!
—Buyrun Hocam!
—Basından okuduğuma göre yarın okulda olacakmışız, doğru mu?
—Doğru okumuşsun. Yarın okuldasınız.
—Anladım.
—Sizden bir şey istesem olur mu?
—Hayırdır hocam!
—Size zahmet okulun bir konumunu gönderebilir misiniz?
—Yarın zaten okuldasınız. Konumu ne yapacaksınız?
—Okula konumla geleceğim.
—Bir şey anlayamadım.
—Okula konumla geleceğim dedim ya...
—İyi de okulun yeni öğretmeni değilsin ki... Kaç yıldır bu okuldasın.
—Haklısın. Okulun gediklilerinden biriyim. Ama marttan beri okula uğramayınca insanlık hali unuttum. Unutamaz mıyım?
—Hakkın var. Gönderiyorum hemen. Ayrıca okulun whatsapp grubuna da bir konum göndereyim. İyi ki hatırlattın. İnsanlık hali belki başka unutanlar da çıkabilir.
—Teşekkür ederim müdür bey. Sizden bir şey daha isteyebilir miyim?
—Buyrun hocam.
—Okulumuzun adı neydi?
—Hocam, dalga mı geçiyorsun? Ne yapacaksın okulun adını?
—Aksine, hiç olmadığı kadar ciddiyim. Zira okulumun adını da unuttum. Olur ya konumdan okulu bulamazsam, gelip geçen birine 'Falan okul nerede' diye soracağım.
—Yav hocam!
—İnsanlık hali unutamaz mıyım hocam. Marttan bu yana kaç ay geçti. Unutamaz mıyım? Ki ben dün akşam ne yediğimi hatırlamıyorum.
—Anladım. Başka bir isteğin var mı?
—Çok teşekkür ediyorum hocam bu anlayışınız için. Zira bir üçüncüsünü sorma cesareti gösterememiştim. Okulumuzun oradan hangi numaralı otobüs geçerdi?
—1047 numaralı otobüs.
—Yolun sağından mı bineceğim yoksa solundan mı?
—Sağından.
—Hocam, otobüse binersem şifayı kapar mıyım? Ortam malum.
—O risk var elbet.
—Bu durumda ne yapacağım ben?
—Hocam, istersen evinin konumunu at. Seni sabahtan evinden alayım.
—Çok iyi olur hocam. Hemen atıyorum.
—Başka bir isteğin var mı?
—Canının sağlığı...
—Hocam, kusura bakmazsan bir soru da ben sorabilir miyim?
—Buyrun müdür bey!
—Bu salgın sürecinde otobüse binip hiç çarşıya gittiniz mi?
—Gittim de ne alaka?
—Çarşıya otobüsle gittiğinize göre okula gelirken de otobüse binip gelebilirdiniz.
—Aynı şey değil hocam. Lütfen karıştırmayalım. Mevzubahis olan eğitim ve öğretimdir. Başka şeye benzemez. Teessüf ediyorum.
—Tamam hocam. Soruyu sormamış kabul edin. Sabah gelip sizi alacağım.

*Hayal ürünüdür. Aslı astarı yoktur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde