Ana içeriğe atla

Sorun Ağzım ve Burnumda (1) *


Aylardır yaşadığımız koronavirüs bize gösterdi ki virüs ağız ve burun yoluyla bulaşıyor. Benim ağzım ve burnumdan sana, sizinkinden de bana. Yani sorun ağız ve burnumuzda. Bundandır ki yetkililer birbirinize yaklaşmayın, temas etmeyin, sosyal mesafeye riayet edin ve maskenizi takının şeklinde bizi sık sık uyarıyorlar.

Aslında biliyordum esas sorunun ağız ve burnumda olduğunu. Sadece bunu dile getirmiyordum. Ancak kendimle yüzleşmek istemiyordum. Birilerinin de bu problemimi yüzüme vursun istemezdim. Ama olan oldu. Zira sağır sultan duydu, sorunun ağız ve burnumdan kaynaklandığını. Zaten problemi en aza indirelim diye ağız ve burnu kapatacak şekilde maske zorunluluğu da bundan. Bunun nasıl farkına vardın derseniz, anlatayım efendim:
*Burnum her şeye burnunu sokuyor, her şeye karışıyor. Bu yüzden kavgalarda önce burnumu dağıtırlar.
*Sinirleniyorum, burnumdan soluyorum.
*Üşütüyorum, olur olmaz burnumu çekiyorum.
*Rahatlamak için lavaboya gitmekten üşeniyor, başkası tiksinecek mi demem, burnumla bir güzel oynuyorum.
*Lavaboya gidersem de başkası rahatsız olur mu demem, bir güzel temizlerim. Ardımdan gelen geldiğimi bilsin diye lavaboda da iz bırakırım. Çünkü acil işim var. Başkası gibi boş değilim ki...Üstelik buranın bir temizlik görevlisi var. Ben işimi yaptım, o da işini yapsın.
*Rahatsız olduğum zaman burnumu birkaç çektikten sonra kağıt mendil türünden ne bulursam insanlar içerisinde silerim.
*Hapşırır, ortamdakilere Ya Rabbi, şükür" dedirtirim. Ağız ve burnumdan çıkan salya-sümük kaç km hızla gider, bilemem. Bildiğim değme arabalardan daha hızlı gittiğidir. Bu durumda tek yaptığım, kafamı boş bir alana doğru çevirmek, başkası nasiplenmesin diye elimle ya da peçete ile kapatmaya çalışmak.
*Rahatsızlığımdan dolayı burnum kapalı olur, ceremesini ağzım çeker. Zira ağzımdan destek alırım.
*Derin bir uykuya dalarım. Horlamam ile yanımdakilere ya sabır, çektiririm.
*Burnum koku almaz, almaz diye dert yanarım. Koku alır, etraf ne pis kokuyor derim. Ortamın kirletilmesinde kendi payım var mı diye de hiç düşünmem.
*Ayıpladığım ve kınadığım her şeye burun kıvırırım.
*Bazen ölümle burun buruna gelirim.
*Bazı acılarda burnumun direği sızlar.
*Pek kimseyi beğenmem. Zira burnum hep havada, sanki dağları ben yaratmışım gibi.
*Özlemini duyduğum şeyler burnumda tütse de burnum havada olduğu için yerde bulsam bile tenezzül etmem.
*Yaşadığım hayatın çoğu sahneleri burnumu sürter, burnumdan fitil fitil getirir ve anamdan emdiğim süt burnumdan gelir.
*Kargayı kılavuz edinmedim. Ama insan evladı diye kılavuz seçtiklerim kargayı aratmadı. Zira burnum pislikten kurtulamadı.
*Burnumdan kaynaklanan tüm bunlara rağmen burnumun büyüklüğünden midir, burnumun ucunu dahi göremiyorum.
*Salgın gösterdi ki virüs, burnumun içinde yuvalanıyor. Buradan alınan mukoza numunesi ile hasta olup olmadığımız ortaya çıkıyor. 
Gördüğünüz gibi burnumdan kaynaklanan sorunlarım o kadar çokmuş ki ağzıma sıra gelmedi ve say say bitmedi. Bereket sizde burnunuzdan kaynaklanan böyle sorun yok. Ağzımı da diğer yazımda ele alalım.

*10/06/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde