Ana içeriğe atla

İfrat ve Tefritte En Güzeli, Ortası Olmaktır ***

Ülke olarak her konuda olduğu gibi giyim ve kuşam konusunda da ifrat ve tefrit durumunu yaşadığımız hepimizin malumu. Bazı kadınların göbeklerini ulu orta her yerde niçin gösterdiklerini pek anlayabilmiş değilim. Olsa olsa modaya uymuşlardır. Çünkü moda denince akan sular durur. Moda için de olsa göbeğin açılmasını garip karşılıyorum. Ama göbeğin gösterilmesi salt moda değildir diye düşünmeden de edemiyorum. Göbeğin ya da göbek sahibinin bize vermek istediği bir mesajı olmalıydı. Sebebini de kimseye soramadım. Sorsan göbeğini açmış tanımadığım bir hanımefendiye soracaksın. Zira tanıdığım böylesi biri yok. Bu da bir bedel ödemek demektir. Çünkü en hafifinden elinde çantası varsa başına çantayı yersin. Hızını alamasa polisi çağırır, tacizden savcının huzuruna çıkarılırsın. İşin yoksa bir merakın başına neler açabileceğini böylece hakkal yakin görmüş olursun. Yiyeceğim küfür ve hakaretleri saymama gerek yok. Bu Allah’ın emri gibi bir şey. Hepsini göze alsam da böyle bir soru sormaya zaten edebim müsaade etmez.

Edebimden veya korkumdan, soramadığım bu sorunun cevabını bir taciz ithamına maruz kalmadan nihayet kendi kendime buldum. Bilmeyenler için göbek göstermenin verdiği mesajı açıklayacağım burada. Bilenlere de bildikleri halde bana bugüne kadar bunu söylemedikleri ve beni meraktan çatlattıkları için serzenişlerimi iletiyorum buradan. 

Şimdi gelelim sadede...Göbeklerin moda için açıldığını zaten biliyorsunuz. O yüzden modanın üzerinde durmayacağım. Bu sorunun cevabını bulmak için ne olabilir ne olabilir derken göbeğini gösteren kadınları gözümün önüne getirdim. Hepsi, kilo sorunu olmayan kadınlar. Zira içlerinde göbeği yağ bağlamış bir tanesini görmedim. Dedim ki şimdi buldum cevabı. Demek ki göbeğini arzı endam edenler "Bak göbeğime, çatlayın! Gram yağ yok bende. Bu, yememe ve içmeme dikkat ettiğimin bir göstergesidir. Bir de kendi göbeğinize bakın. Ne varsa yemiş ve o biçim olmuşsunuz. Benim bu durumuma gelmek için epey bir efor sarf etmeniz, yemeyi ve içmeyi azaltmanız gerekecek. Bu zor değil. Yapacağınız tek şey, beni örnek almaktır. Bunun için nefsinize hakim olacak, gördüğünüz her şeyi Abbas'ın kör gazı gibi midenize indirmeyeceksiniz. Prensip sahibi olacaksınız. Şimdi oyalanmadan önce bu göbeği eritmeniz gerekecek. Bunun için de düzenli spor ve yürüyüşle bu işe başlayacaksınız. Yoksa göbekli biri olarak daha kilolu olmaya devam edersiniz." demek istiyorlar zannımca. Doğru ya da yanlış, benim bulduğum cevap ve aldığım mesaj bu.

Bu tespitlerimden, tüm ince belli olanlar göbeğini açıyor anlamı çıkmasın. Kilosu olmadığı halde el, yüz ve ayağının dışında vücudunun her yerini örten kadınların sayısı da azımsanamaz. İyi de yapıyorlar. Zira olması gereken bu.

Bu yazımda hep varsayımlarda bulundum. Bir tane daha söyleyeyim. Göbek açma furyasına katılmayanlar içerisinde kilo sorunu olmasa, göbeğini açacak başka kişilerin de olabileceğini düşünüyorum.

Hasılı, temenni etmiyorum ama birileri moda veya gram yağım yok, eforumu hiç kaybetmedim diye hava atmaya, hava atarken de serinlemek suretiyle hava almaya devam etsinler. Verilmek istenen mesajı anlamaya çalışma tasası da bana düştü.

Sonuç olarak şunu diyebilirim: Ne tamamen açılıp saçılalım ne de tanınmayacak şekilde bir tesettüre bürünelim: Ortası olalım. Zira bu işin ortası normal olandır. Bu, ifrat ve tefritte aşırılıklardan sakınmak demektir.

***25/06/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde