Ana içeriğe atla

Cuma Mesajları Kabak Tadı Verdi *


Cep telefonları ilk çıktığında görüşmek ve mesajlaşmak bir bedel isterdi. Çünkü pahalı idi. Hele farklı bir operatörü aramak ve bir süre sohbet etmek cesaret gerektirirdi. Bundan dolayı bir cep telefonuna sahip olduğu halde çoğunun fazla kontörü olmaz ve çaldırarak anlaşırlardı. Bu şekil çaldırıp kapatanların oranı şimdilerde kaldı mı bilmiyorum ama bir zamanlar toplumun yüzde 6’sını oluşturuyordu.

İlk çıktığında herkeste olmayan cep telefonuna şimdilerde sahip olmayan yok. Konuşma ve mesajlaşmaya ilave olarak İnternet de cep telefonlarının bir parçası oldu ve çoğunluk faturalı ve faturasız hatta sahip; konuşma, mesajlaşma ve whatsapp ile yazışma sudan ucuz diyeceğim ama bugünlerde su faturaları da katmerli gelmeye başladı. Kampanya ve GSM’ler arasındaki rekabetten dolayı aylık 30-40 lira ile istediğin iletişimi istediğin şekilde tepe tepe kullanabiliyorsun.

Cep telefonlarının yaygınlaştığı günümüzde cep telefonlarından kaynaklı yeni bir sektör daha oluştu: Cuma mesajları. Perşembe gündüz saatlerinden cuma akşamı geç vakitlere kadar cep telefonlarımıza çoğu resimli olmak üzere whatsapp mesajları geliyor. Daha doğrusu yağıyor. Dijital ortamda "En güzel cuma mesajları" sayfaları bile bulmak mümkün. Buralardan seç-beğen ya da gönderilen resimli iletiyi tek tuşla telefonunda kayıtlı cümle aleme ilet. Gitti mi gitmedi mi veya gönderdim mi göndermedim mi endişesiyle aynı kişiye aynı mesajı ikinci, üçüncü kez gönder. Ardından varsa işine yoğunlaş. Cumasını tebrik ettiğin kişiler de telefonun hafızası dolmasın diye gelen mesajları silmekle uğraşsın. Zaten işi yoktu. Böylece kendisine bir iş bulmuş olur. 

Resimli cuma mesajını alan kişi mesaja cevap vereceği zaman "Teşekkür ediyorum. Sizin de cumanız mübarek olsun" yazacağı yerde o da bir başka resimli cuma mesajı seçip gönderiyor. Bu şuna benzer: Biri selam verdiğinde diğerleri "aleyküm selam" diyeceği yerde tekrar "selamün aleyküm" demeye benzer. Bu durumda selamı kim alacak bilmiyorum. Anlatabildim mi bilmiyorum ama cuma mesajlarının durumu buna benziyor. Bu tiplerden biri ile karşılaştığın zaman "Cuman mübarek olsun" dese veya telefon açıp "Kardeş günümüz kutlu olsun" dese sağ olsun, beni düşünüyor, benim için dua ediyor deyip hiç gam yemeyeceğim. Nasılsa sanal alemde görevini yaptı. Ötesi gereksiz ona göre. 
Garibime giden bu cuma mesajları, mutlaka gönderilmesi gereken bir mesaj ise bu göndericiler, mesajların pahalı olduğu zamanlarda bu mesajları niçin göndermezlerdi de mesajların bir maliyetinin kalmadığı günümüzde her hafta mermi gibi göndermeye devam ediyor. Sanırım dinin, cuma günleri mutlaka tebrikleşin diye bir emir ve tavsiyesi yok. Tek bildiğim Cuma süresindeki şu ayetlerdir: "İnananlar! Cuma günü namaz için çağırıldığınız zaman Allah'ı anmak için acele edin ve alışverişi (işinizi, gücünüzü) bırakın. Bilirseniz bu, sizin için en hayırlı olandır. Namaz sona erdikten sonra da yeryüzüne dağılın, Allah'ın fazlından isteyin ve kurtuluşa ermeniz için Allah'ı çokça anın. Ama onlar bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona yönelip seni ayakta bırakıverdiler. De ki: "Allah’ın nezdinde olan, eğlenceden de ticaretten de üstündür. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma, 9-12) Allah bu ayetlerle cumaya hazırlık yapın, namazınızı kılın, beni cumada ve sonrasında daima anın, sonra işinizden kalmayın, işinize yoğunlaşın diyor. 

Gelen mesajın ne zararı var? Ha gelsin! Mesele edindiğine değmez. Üstelik dua ediyor, duaya karşı mısın yoksa diyebilirsiniz. Açıkçası cuma mesajlarının hepsine özellikle el emeği, göz nuru olmayan resim formatında gönderilenlere karşıyım. Bu tür mesajlaşmayı kuru, yavan, dostlar alışverişte görsün türünden görüyorum. Dua olarak da görmüyorum. Bana dua edecek kişi, cuma veya başka bir gün, içinden geldiği gibi adıma iki satır yazar, gönderir veya gıyabımda bana ve tüm Müslümanlara dua eder. Ötesi boş bana göre.

Cuma mesajı göndermekle haftasını geçirenler, bu yaptıklarında samimiler ve bunu Allah rızası için yapıyorlarsa Allah rızası dendi mi alan sular durur. Ne olur, Allah rızası için bu işi yapmasınlar. Çünkü kabak tadı verdi iyice. Yok bu işi yapmaya devam edeceklerse "Mesaj Hayranları veya Duyarlıları" adıyla sanal alemde veya whatsappta gruplar oluşturarak birbirlerine durmadan cuma ve diğer günler için mesaj gönderip dursunlar. Hatta aralarında en güzel -resimli- mesaj yarışması bile düzenleyebilirler. Aynı zamanda en çok mesaj gönderene aralarında ödül bile verebilirler. Bu işi biraz daha ilerletirlerse dernekleşebilirler bile. Alan razı, veren razı. Tüm bunlara kim ne diyebilir…

*26/06/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde