Kiminiz
darı bekaya göçtü, her geçen yıl giden ömründen bir yıl daha deviriyor, kiminiz
de köşesinde gideceği günü bekliyor.
Gittiyseniz
de gidişi bekliyor idiyseniz de size şunu söylemek isterim: Ne ölüme terk
edildiniz ne de öldükten sonra unutuldunuz. Zira geride sizi çok seven, hep
hasretinizi çeken, size özlem duyan, yokluğunuzu her daim özellikle Babalar
Gününde ve ölüm yıl dönümlerinizde sizi anan evlatlarınız var.
Sosyal
medya sizi ananlarla dolu… Kimi anmakla da kalmamış, duygularını yazıya dökmüş.
Tabir yerindeyse döşenmiş. Sanırsın ki benim çocuk şair ve yazarmış da haberim
yokmuş. Öyle yazmışlar ki görüp okusanız "Bu ben miyim" dersiniz.
"Evet" cevabı alınca da "Ooo, ben neymişim de haberim
yokmuş" der, duygulanmakla da kalmaz, babalar ağlamaz demeyip hüngür
hüngür ağlarsınız. O yüzden içiniz rahat olsun, gözünüz ve gönlünüz arkada
kalmasın. Siz görmüyor olsanız da ben buna şahidim. Bu yazdıklarımı "Yok
ya, o kadar da değil. Zira ben kendimi de çocuğumu biliyorum, abartıyorsun
derseniz, daha bu yazdıklarım buz dağının görünen yüzü. Gelip görmenizi
isterdim. Üstelik yazı ile tam anlatamıyorum. Zira anlatma sorunum var. Ayrıca
benim size gelmem yakındır. Gelince evlatlarınızın bitmez tükenmez sevgisini
bir güzel anlatırım. Çünkü dil ile anlatımım daha iyi. Zaten orada
zamanımız da bol. Üstelik yapacak iş de yok. Durmadan geride bıraktığınız
evlatlarınızı konuşuruz.
İçinizden
bazılarınız, bana olan bu sevgisini hayatımda ben yaşarken ve ahir ömrümde
niçin göstermedi benim evlatlarım? Şimdi neye yarar derseniz, orasını bilemem.
Belki size olan sevgisini gizlemiş, size açılamamış olabilir. Belki de siz,
Türk erkeği biraz sert olur, yumuşak olursam çocuğum şımarır düşüncesiyle
çocuğunuza olan sevginizi göstermediniz. Çocuğunuz da size olan sevgisini korkusundan
gösterememiş, sağlığınızda iken açılamamış, gıyabınızda size açılmış olabilir.
Belki de sağlığınızda iken varlığının kıymetini bilemediğinin üzüntüsünü
yaşıyordur. Zaten varken kıymet bilinmez bizde. Ancak yoklukta bilinir ve
takdir edilir.
Çocuklarınızın,
ardınızdan sizi hayırla yad etmesine bu kadar açıklamamdan sonra hala inanmakta
zorlanıyor, mümkün değil, benim çocuk böyle yapmaz, beni anmaz, o ne badem
gözlüdür diyorsanız, biliniz ki size yalan söyleyecek halim yok. Ben sosyal
medyanın yalancısıyım. Ben oradan gördüğümü okuyorum ve okuduğumu böyle
anlıyorum. Ayrıca yazdıklarında çocuklarınızın ne kadar samimi
olduklarını bilemem. Zira niyet okuyucusu değilim. Ben ancak zahire göre hüküm
veririm.
Değerli
babalar! Size en son şunu söyleyebilirim. Sosyal medya bildiğiniz gibi değil.
Bu alem öyle bir alemdir ki herkesin içini döktüğü, şair ve yazar kesildiği bir
yer. Sizin zamanınızda sosyal medya olsaydı çocuğunuz, yüzünüze karşı
gösteremediği sevgisini siz daha ölmeden bu alemde iken gösterebilirdi. Dahası,
taziye üç gün iken evladınız, vefatınızın her yıl dönümünde sizin vefatınızı
paylaşarak her yıl sizin adınıza bu alemde taziyelerinizi sanal olarak
kabul etmektedir. Yani durum bu minvalde. Yavrum! Ardımdan benim adıma bu kadar
üzülmene dayanamam. Rab Teâlâ izin verdi. Bana bir oda, bir de mükellef bir
sofra hazırla, geri geliyorum deseniz, sonuç nasıl olur bilemem. O sizinle
çocuğunuz arasında bir şey. Şöyle olur, böyle olur diyerek baba ile evlat
arasına giremem. Rab Teâlâ izin verse de ayrıca böyle bir şey yapmaya
kalkmazsınız, umarım. Çünkü onlar için yaşadınız. Geri gelip rahatsız etmek
olmaz. Siz en iyisi benden duyduğunuz sosyal medya paylaşımları ile yetinin.
Biliyorum,
çocuklarınız, ardınızdan sizin için yaptıklarını, size anlattığımdan dolayı
keşke anlatmasaydın deyip bana kızacaklar ama duramadım. Zira şom ağızlıyım,
vesselam.
Bu
arada sizin ardınızdan eşiniz hala yaşıyor, haberiniz olsun. Konu sizin gününüz
dolayısıyla çocuklarınızdan açılınca eşlerinizi de kısa da olsa bu şekilde
anmış olalım.
Ne
diyorsun, şu günde ne yazdığının farkında mısın deyip bana kızarsanız,
kızmayın. Zira benim Babalar Günü kutlamam böyledir. Ayrıca istisnalar
kaideyi bozmaz.
**21/06/2020 tarihinde Kahta Söz'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder