LGS
ve YKS sınavları, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğine yön veren hayati
sınavlardandır. Bundandır ki bu sınavların yapıldığı günlerde devletin kurum ve
kuruluşları; sınavın ses ve gürültüden uzak bir şekilde geçmesine özen
gösterirler ve bir dizi tedbirler alırlar ve uyarılarda bulunurlar. Çünkü
sınava giren öğrenci için sınav güvenliği yanında sınavın ses ve gürültüden
uzak bir ortamda yapılması olmazsa olmazdır. Bu sınavlar zamanla yarışılan
sınavlardır. Aday, yeni nesil uzun soruları okuyup anlayacak ve analiz edecek.
Ardından, soruyu hazırlayan kişinin kastettiğini tespit edip birbirine yakın
çeldirici cevaplardan birini bulup çıkaracak. Bir tık sesi, çocuğun okuduğu
soruyu tekrar okuması demektir. Bu da zaman kaybı ve moralinin bozulması demektir.
2020
LGS ve YKS sınavları, salgın nedeniyle olağanüstü bir ortamda yapıldı ve tüm
tedbirlere ilaveten devlet bu sınavların yapıldığı tarihlerde kısıtlılığa
gitti. Yerinde bir hassasiyet. Ki olması gereken de bu. Pekiyi aynı hassasiyeti
hepimiz gösteriyor muyuz? Cevabın elbette, olmasını çok isterdim. Vereceğim
örneklerle aynı özeni göstermediğimiz görülecektir:
TYT
sınavında salonda gözetmenim. Salon başkanım kürsüde oturuyor. Ara ara yerinden
kalkıp bir dolaşıyor. Her kalkışı bir gürültü bir gürültü. Çünkü tüm salonu
yukarıdan görme imkanı versin diye kürsünün altına ahşaptan yapılmış
yüksekliğin üzerine basıldıkça kulak tırmalayan bir gıcırtı, bir ses ve gürültü
ortaya çıkıyor. Diyelim ki bina sahibi kürsüden kaynaklı gürültüyü yok etmek
için tedbir almadı. Sınav başladı. Binanın ve kürsünün yabancısı salon başkanı
da yüksekliğe çıktı ve oturdu. Baktı ki öğrencileri rahatsız edecek şekilde bir
gürültüye sebebiyet veriyor. Bir daha o kürsüye oturmaması, oturduysa da
kalkmaması gerekirdi. Ama kaç defa oturdu oturdu kalktı o kocaman boyu ve
kilosuyla. Attığı adımların hepsi ben yürüyorum dedi durdu. Sınavı izleyen biri
olarak ben bu durumdan rahatsız oldum. Zamanla yarışan öğrencileri varın siz
düşünün.
Ben
bu yazıya oturduğum zaman pazar günü yapılan 10.15’te başlayıp 13.15’e kadar
devam edecek olan AYT sınavı başlamıştı. Mahallemizde bir camiden sala sesi
yükselmeye başladı. Görevli sesini saldı ve uzattı da uzattı. Herhalde bir beş
dakika sürdü. Kim vefat etmiş diye salanın sonundaki anonsa kulak kabarttım.
Kim olduğunu anlayamadım. Vefat eden kimseye Allah rahmet eylesin. Ölüm bu. Ne
sınav bilir ne de hayati bir mesele. Böylesi önemli sınavda ölenin kim
olduğunu, ne zaman, nereden kalkacağını yakınlarına duyurmak için sala yerine
başka bir yol bulunamaz mıydı? Bildiğim kadarıyla Peygamberimiz zamanında sala
verme âdeti yoktu. Sanırım, ilk sala okuma Fatımiler zamanında Mısır’da
başlamıştır. Bugün tüm eş, dost ve akrabaların cenaze başta olmak üzere
birbirine duyuracağı whatsapp grupları vardır. Pekala bu yol ile ölüm
duyurulabilirdi. Yine çoğu yerde köy, belde ve ilçe nüfusuna kayıtlı kişilerin
ölüm haberlerini, adlarına kurulmuş dernekler, vakıflar veya belediyeler mesaj
yoluyla duyurmaktadır. Hakeza sosyal medya yoluyla da tüm sevenlerine haber
uçurulabilirdi. Önemli olan bu acı haberi duyurmak değil mi? İlla sala okunması
gerekmiyor. Haydi okundu. Kısa kesmeyi de bilmek lazım. Hele bu sala, sınav
yapılan okulun yanı başında ise o anda sınav olan çocukların psikolojisini bir
düşünün. Herhalde sınavı bırakıp bir güzel salayı dinlemişler ve “Hayat bu.
Millet ölümle pençeleşiyor, bense sınavla” demişlerdir.
Salayı
dinleyince sabah ki oturumun bitmesine 15 dakika kala bir güzel de ezanlar
okunur dedim.
Sınavın
bitmesine yakın, sınavdan çıkacak çocuğumu almak için sınavın yapıldığı okula
gittim. Gürültü olmasın diye bahçeye bile alınmayan, güneşin altında yanan anne
ve babaları kapının önünde sessizce bekleşir buldum. Onlar gibi ben de
beklemeye koyuldum. Az sonra merkezi sistemden öğle ezanı okunmaya başladı.
Haydi müezzin çabuk bitir dedikse de namaz vaktini duyurmanın ötesinde tüm
maharetini konuşturdu müezzin. Bitime 15 kala bir beş dakika sürdü ezan.
Bizim
Diyanet haktan ayrılmaz. Öğleden sonra da YDT(Yabancı Dil Testi) var. Onlara da
ikindi ezanını okur, dedim. Sabah okunan sala ile birlikte benim için öğle ve
ikindi vaktinde neler olacağı zaten belli olmuştu. Nitekim dediğim gibi oldu.
Öngörümü yalan çıkarmadığı için Diyanet’i tebrik ediyorum buradan.
Yanlış
anlaşılmasın, okunan ezandan rahatsızlık falan duymadım. Zira bu
ezanlar Akif’in “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli/Ebedi yurdumun üstünde
benim inlemeli” beytinde belirttiği gibi daima bu ülkede beş vakit okunmalı.
Ama okunan ezana rağmen konan kısıtlılıktan dolayı kimsenin camilere gidemeyeceği
ve devam etmekte olan hayati sınavlar göz önüne alınarak bu vakitlerde ezan da
okunmamalıydı. Bunu cami görevlilerinden ziyade Diyanet İşleri Başkanı
düşünmeli ve “Yapılacak olan sınavlar dolayısıyla pazar günü öğle ve ikindi
ezanları minarelerden okunmayacak” talimatını illere göndermeliydi. Maalesef bu
hassasiyeti de DİB’den göremedik. Halbuki bu ince düşünce, çocuk ve gençlerin
gözünde Başkanı ayrı bir yere oturturdu. Başkan, sigaraya ve personelinin
faizsiz bankadan maaş almasına gösterdiği hassasiyeti burada da göstermeliydi.
Heyhat ki heyhat... Ben de bu Başkandan çok şey bekliyorum. Maalesef bu
hassasiyet denen şey ne alınır ne de satılır. Hele bazılarında ara ki bulasın.
Farkındayım,
sözlerimi uzattım. Son olarak şunu söyleyeyim. Yeri geldiği zaman torunu,
üzerine bindiği için Peygamberin secdeyi uzattığını, ağlayan bir çocuk gördüğü
zaman namazı kısalttığını anlatır dururuz. Bu anlattığımızla da Peygamberin,
çocuklara verdiği önemi ve ortaya koyduğu bir hassasiyetini dile getirmeye
çalışırız. Nedense aynı duyarlılığı biz ne düşünüyoruz ne de uyguluyoruz.
Kusura bakmayın ama peygamberden daha Müslüman’ız sanki! Unutmayalım ki kimse
peygamberden daha Müslüman olamaz. Bu mesele kıyas bile götürmez. Bir derdimi
anlatmak için bu ifadeyi kullandım. Umarım, peygamberin gösterdiği duyarlılığı
sadece anlatmakla kalmayız, bir gün bizler de uygularız.
***30/06/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
***30/06/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder