Ana içeriğe atla

Yönetim Çalışıyor! *

Konya'nın en eski çarşılarından. Yeni açılan çarşılara rağmen müşteri kaybetse de hala işlerliğini devam ettiriyor. 

Aktif olan bu çarşının yönetimi de çalışıyor. Daha çarşının içine girmeden kapıda bir uyarı ile karşılaşıyorsunuz: "ÇARŞIMIZIN GİRİŞ KAPISI ÖNÜNDE SİGARA İÇMEK YASAKTIR!! (YÖNETİM)" 

Gördünüz değil mi yönetimin boş durmayıp hummalı bir şekilde çalıştığını. Yönetim, çarşının içini düzene koymuş olmalı ki sıra kapı önüne gelmiş. Keşke tüm yönetimler böyle çalışsa, ülkede çözülmedik dert mi kalır? Siz daha girişinde bu düzen ve tertibi görür ve de sigara içen biri iseniz, bu çarşı kapısının önünde sigara içmeye yeltenir misiniz? Ne mümkün efendim dediğinizi duyar gibiyim. Ben de aynı sizin gibi düşünürdüm. Yalnız yazılana aldanıp yoğurdu üfleyerek yemeye kalkmayın. Girin çarşının içine! Girişteki ciddiyeti bir de içeride test edin. Çarşının içine girer girmez sigara içen esnaf ve müşterileri görürsünüz. Katlara çıkın. Oralarda da durum aynı. Esnaf dükkânlarına girin. Çay eşliğinde sigaraların tüttürüldüğünü görürsünüz. İçenler, biri özellikle yönetim gelir de bir şey söyler endişesi de taşımıyor. Kimseden çekinilmeden rahat bir şekilde içiliyor.

Anlayacağınız; giriş kapısında, gözünüze çarpan ciddiyet -ki yazı dili böyledir- koridor, kat ve dükkanlarda yok. İçeriye bir şey söyleyemeyen ve ağırlığını koyamayan yönetim, giriş kapısına bir uyarı yazısı yazarak varlığını hissettirmeye çalışmış ya da ben uyarı görevimi yapayım da sen ne yaparsan yap diye düşünmüş olmalı.

Türkiye'de yaşıyorsanız aslında bütün işlerimiz böyle değil mi? "Park etmek yasaktır" yazısının olduğu yere aracımızı park ederiz. "SİGARA İÇİLMEZ" yazısının altına "Burada tütün ürünleri tüketilmesi yasaktır. Tüketenlere ve tüketilmesine göz yuman sorumlulara 4207 sayılı Kanun uyarınca 1486 TL-7453 TL idari para cezası uygulanır" uyarı levhası asılsın, levhaya sırtımızı dayayarak sigara içmeye devam ederiz. Örnekleri çoğaltabiliriz. Bence fazla örneğe gerek yok. Zira tepeden tırnağa her şeyin kuralı var bu ülkede. Ne yasak, ne değil, hepsi belli. Teorisi mükemmel ve inceden inceye her şey düşünülmüş fakat uygulanabilirliği yok. Çünkü kural ve yasak tanımazlık genlerimize işlemiş.

Biz daha kapalı yerlerde sigara tüketilmesini tamamen uygulayamamışız. Özel araçların içinde bile sigara içimine yasak getirerek yasağın kapsamını genişletiyoruz. 

Uygulatamayacağımız ve denetleyemeyeceğimiz yasakları niye koyuyoruz? Niçin bu yasakların bir caydırıcılığı yok? Çok anlamış değilim. Denetim denetim dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız.

*18/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde