Ana içeriğe atla

Tepki Çeken ve Duygulandıran Deprem Mesajları ***


Bu yazımda merkez üssü Sivrice olan 6,8 şiddetindeki Elazığ depremi olduğu andan itibaren sosyal medyada paylaşılan mesajların bir kısmına yer vereceğim. Paylaşımlarda göreceğiniz gibi depreme sevinen, tiye alan ve kin kusan sözüm ona insanımız olduğu gibi elindeki imkanları depremzedelere sunmaya hazır büyük bir kitle var. Türkiye’de kimlerle beraber yaşadığımızı bilelim istedim.  Önce tepki çeken paylaşımlar:

"Hiç umurumda değil. Çoğu Kürt zaten. Yardım göndermeyin. Hepsi PKK'ya destek veriyor. Şehitlerimizin kanı yerde kalmıyor işte." (Kürt kadar başına taş düşsün emi!)
"Kürde bak. Çok felaket sallanıyor. ...Kürdü" (Kafatasçı bir tipin hezeyanı. Buna hasta ruhlu da diyebiliriz.)
"Enkaz altındayım. Durumum iyi ama sesim duyulmuyor. Herhalde telefon çekmiyor." (Bu paylaşımı yapan enkazın altında kalmış biri değil. Sosyal medyada keyif çatan, arama-kurtarma ekibini uğraştıran ve onlara vakit kaybettiren benmerkezci bir tip)
"Biz her şeyimizi verelim o ayrı, ama neden hala deprem anı ilk akla gelen para toplamak? Onca toplanan deprem vergisine ne oldu?" Aynı kişiden bir başka paylaşım: "Hop güncelleme 6.5... Biliyorsunuz bir dereceden sonra o ilde vergi filan depremden dolayı muafiyet alıyor." (Sözüm ona bir sanatçının paylaşımı. Şeffaflık adına deprem vergisi sorgulansın ama bu, can pazarının yaşandığı deprem esnasında olmamalı değil mi?)
"Elazığ Tr'nin en bağnaz, en cahil, en paranoyak, cinsel saplantılı, maddi ve manevi tecavüz kültürü gelişkin kentidir. Gasp edilmiş emlak üzerine kuruludur, inkar edilmiş kimliklerden örülü bir hapishanedir. İdolü Mehmet Ağar'dır. Çocuklara yazık tabii, onlar suçsuz." (Bölgesel ırkçılığı tüm benliğiyle yaşayan, bölgesinden dolayı insanlara kin kusan bir diğer hasta tipin hezeyanıdır.)
İçimizi karartan, ne oluyoruz, bunlar da kim diyebileceğimiz bu kadar paylaşımdan sonra yardımseverliği en üst seviyede ifade eden ve iyi ki varsınız dedirten, içimizi açan, duygulandıran evini ve gönlünü açan paylaşımlara bakalım:
“İki ailenin kalabileceği kadar dayalı döşeli evimiz var. Deprem bölgesinden geleceklere kapımız açıktır.”
“Diyarbakır’da bir ailenin kalabileceği kadar dayalı, döşeli bir evimiz var. Deprem bölgesinden gelenlere kapımız açıktır.”
“Erzincan’dayım. Boşta bir evim var. İki aile rahatça sığabilir. Buradan iletişim kurabilirsiniz.”
“Memleketim Erzincan’da boş durumda. Eşyalı ve oturmaya hazır durumda 5 konutumuz Elazığlı depremzedelerimizin emrindedir. Yaklaşık 10 ailemizi, istedikleri kadar ağırlamak bizim için onurdur. 92 Erzincan depremzedesi bir aile olarak emrinizdeyiz. DM kutum açıktır.”
“Biz iki kardeş farklı şehirlerde yaşamaktayız. Samsun’da eşyalı bir evimiz var. Elazığ’da oluşan deprem sebebiyle evini kaybetmiş çocuklu bir aile, 1 sene boyunca evimizde kalabilir.”
“Eskişehir Sivrihisar ilçesinde 3+1 kısmen eşyalı, boş bir dairem var. Çocuklu bir aile çok rahat kalabilir. İhtiyaç duyulan eşyaları tamamlayarak istedikleri kadar misafir edebilirim.”
“Elazığ’daki depreme çok üzüldük. Bizleri sarsıntısı bile çok korkuttu. Siz ise yıkım yaşamışsınız. Canınız yanarsa canımız yanar. Keşke orada olup sizlere kendi ellerimizle yardım edebilsek, o zaman belki içimiz daha rahat ederdi. Ama havalar soğuk diye hem battaniye koyduk hem de kardeşliğimizle içiniz ısınsın diye bunu yazmak istedim. Umarım kaybolmaz ve okursunuz. Bizi yanınızda hissedin. Allah sizi çok korusun. Ordu’dan sizler için dua ediyoruz.”

İçimizi karartan kişilerin sayısı bereket bu ülkede azınlıkta. Sadece mide bulandırıyorlar. Ülkenin her bir köşesinde “Ben ne yapabilirim” düşüncesine sahip büyük çoğunluk milyonlarımız var. İyi ki varlar!

***28/01/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde