TRT1
kanalında cuma akşamları yayımlanan Payitaht "Abdülhamit" dizisini
bugünlerde fırsat buldukça izlemeye çalışıyorum. Dizi, ne kadar gerçeği
yansıtıyor bilmiyorum ama ümit ediyorum tarihi gerçekleri yansıtmaz.
Dizi,
adı üzerinde Abdülhamit üzerine kurgulanmış. Yurtdışı ve ülke sorunlarını
çözmede hiçbir paşanın esamisi okunmuyor. Her bir soruna padişah koşuyor.
Etrafında kendisine yardımcı olmak üzere görev verdiği ne kadar paşa varsa
hepsi birer zayıf halka: Daha önce muhalifler arasında yer almış kız kardeşinin
kocası olan paşa enişte, ciddiyetten ve düşünce üretmekten uzak pastırma
hastası bir tip. Bu damat paşanın elinde güç olsa üç beş kilo pastırmaya ülkeyi
satar. Diğer paşaların çoğunun, düşmanları tarafından bilinen yumuşak karnı
var. Kendisine bir masa verilmiş oğlu muhalif, yeğeni Abdülhamit'i tahttan
indirmek isteyen ve Osmanlı'yı yıkmak isteyen hainlerle işbirliği halinde.
Kardeşi paşa hakeza düşmanlara bilgi sızdıran ve ikili oynayan bir tiptir. Bir
diğer paşa yeğen, sarayın içine kadar sızmış, başkası adına çalışan biriyle
evleniyor.
Dış
devletlerin "Hasta Adam" dediği Osmanlı'nın iç ve dış düşmanları,
sarayın içinde cirit atıyor. Abdülhamit aile sorunlarını gidermek için mi
uğraşsın? İstanbul'un her bir köşesinde köşe başlarını kapmış ve gündemi
belirleyen, padişahtan görünen hainlerle mi mücadele etsin ya da Osmanlı' ya
son vuruşu yapmak için iştah kabartan sömürgeci devletlerle mi uğraşsın?
Ekonomisi zayıf olan, borçlu bir devletin başında ülkeye mi hizmet etsin?
Dizide
gördüğüm; tüm sorunlarla uğraşan, hainleri dahi sorgulayan, düşman ve hainlerin
planlarını boşa çıkarmak için fikir üreten ve hamle yapan, tren güzergahını
belirlemeye varıncaya kadar plan üzerinde çalışan, ekibi sakat bir
Abdülhamit var. Merak ettiğim, Abdülhamit 33 yıl ülkeyi tek başına böyle mi
yönetti? Eğer dizide anlatıldığı gibiyse bu devlet 33 yıl iyi ayakta kalmış.
Kendisinden önceki diğer padişahlar da ülkeyi böyle tek başına yönettilerse
Osmanlı, 600 yıl üç kıtada iyi at koşturmuş. Çünkü içeride, özellikle ekibi
arasında düşmana çalışan, içeriden dışarıya bilgi sızdıran hiçbir devlet bu
kadar uzun ömürlü olamaz.
Tek
kişiyle herkese meydan okuyan bir figür rolüyle, Abdülhamit'in bir deha olduğu
imajı verilmeye çalışılıyor, senaryo bunun üzerine kurgulanıyor ve günümüze
dair bir pay ve haklılık çıkarılmak isteniyorsa böylesi tek başına yönetimler
ya hiç olmamıştır ya da kalmamıştır. Ortak aklın hakim olmadığı, ekibinin
hainlerden müteşekkil olduğu, her işe bir kişinin koştuğu, sorumluluğun
paylaşılmadığı ve yetkilerin verilmediği bir yönetim tarzında hiçbir deha, bu
yönetimin altından kalkamaz. Her şeyden önce vücudu buna yenik düşer. Bir yerde
iyi bir hamle yaparken diğer taraflarda hata üstüne hata yapar.
Yine
dizide gördüğüm, padişah bir suikasta kurban gitse veya vefat etse bayrağı
devralacak ve ülkeyi yönetecek, ön plana çıkmış liderlik potansiyeli taşıyan ikinci
bir figür yok. Kişiye endeksli, tipik bir Doğu yönetim tarzı… Günümüz siyasi
parti yapılanmasına ne kadar da benziyor. Padişah veya siyasi parti liderinden
sonrası tufan... Tek kişi üzerine kurgulanan yönetim tarzından, ekip ve kurum
kültürünün ortaya çıktığı yönetim tarzı idealimiz olmalı diye düşünüyorum.
***03/02/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
***03/02/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder