Genelde
mütedeyyin ailelerin kız çocuklarının girdiği merkezi bir sınavda görev aldım.
Az sayıda da erkek çocuğunu gördüm sınavda. İçlerinde tek tük de olsa 45 yaşın
üstünde kadın ve erkek olanları var. Hepsinin derdi bir lise mezunu olabilmek.
Bugüne
kadar görev aldığım bu açık lise sınavlarında sınava katılım oranının yüzde yüz
olduğunu hiç görmedim. İçlerinde üniversitede iyi bir bölüm kazanmak için örgün
eğitimden ayrılmış öğrencileri ve “ahdettim, lise mezunu olacağım” diyen az
sayıdaki idealisti saymazsak çoğunluk girip çıkıyor. Çoğu cevap anahtarının
üzerinde değişik desenler yapıyor. Devlet bu sınavlardan yılda üç defa yapıyor.
Bu sınavlara dünyanın parasını harcıyor. Keşke harcanan paraya değse bari...
Açık lise konusuna daha önce çok değindim. Daha fazla üzerinde durmayacağım.
Yazımın bundan sonraki kısmında sınava giren bir öğrencinin durumundan
bahsedeceğim.
Sınava
girip çıkanlar ve görev alanlar bilir. Bilmeyenler için söyleyeyim. Açık
lise sınavlarının kuralları da ÖSYM sınavlarınkinden farklı değil. Milli Eğitim
sadece kalemini ve silgisini vermiyor, öğrenci kendisi getiriyor. Birden fazla
kalemle sınava giren öğrenciler çoğunlukta. Tek tük de olsa silgisiz gelenler
de çıkıyor.
Bir
öğrenci benden "Rica etsem bir silgi bulabilir misin" dedi. Neden
olmasın, rica ne demek? Emriniz olur. Zaten ben bunun için varım, dercesine
kalkıp bir başkasından silgi alıp ona verdim. Bir tane yanlış kodlamış, silip
verdi ve teşekkür etti.
Sınavın
sonlarına doğru vakit geçsin diye sınıfı adımlarken yerde bir silgi ilişti gözüme.
Yere düşmüş, kirli demeden alıp silgisi olmayan öğrenciye verdim. Önce pek
memnun kullanmasa da silgiyi sonra epey bir kullandı. Demek ki silgisizlikmiş
ona yanlış yaptırmayan. Sondan ikinci olarak sınav evrakını teslim ederken
verdiğim silgiyi de götürdü gitti. Başkasından bir şey istemenin yasak olduğu
böylesi sınavlara silgisiz gelmek büyük cesaret ister.
Gelelim
şimdi asıl konumuza... Silgi isterken rica etti bana. Rica güzel bir
kelime. Çoğu yeni nesil bir şey isterken hep rica ediyor. Güzel bir kelime
olmakla beraber benim hep kulağımı tırmalar bu kelime. Ne zaman bu kelimeyi
duysam bu kelimeyi kullanan kişinin statüsü gözümün önüne gelir. Statü ne iş
demeyin. Gündelik hayatta pek dikkat edilmese de rica kelimesi üst ve ast veya
aynı statüdeki insanlar arasında kullanılan ve resmi yazışmalarda yeri olan ve
yazılırken dikkat edilen bir kelimedir. Öğretmenlerimizden “üst rica, alt ise
arz eder” ifadesini çok duydum. Aklımda kaldığı kadarıyla üst rica eder. Bu
rica emir niteliğindedir. Aynı statüdeki
kişiler birbirlerine rica eder. Bu rica emir niteliğinde değildir. Alt
statüdeki kişiler bir üstüyle yazışmalarında yazının bitiminde “arz ederim”
ifadesini kullanır.
Arz
kelimesini kullanmayı hiç sevmedim. Bana yağcılık ve kişiliğimden ödün vermişim
gibi gelir. Resmi yazışmalarda arz ederim şeklinde kullansam da gündelik
hayatta üstüm de olsa hiç kullanmadım. Bunun yerine “Sizden bir isteğim, bir
talebim olacak” ifadesini kullandım. Ben Resmi yazışma Kurallarındaki bu kurala
azami riayet etmeme rağmen başta yeni nesil olmak üzere bu hassasiyete çok özen
göstereni görmedim. İşte bu kızımız da bunun tipik bir örneğidir. Belki doğrusu
ve olması gereken budur. Ben abartıyorumdur. Hasılı bana rica eden edene.
Nedense ben hiç kimseye rica edemedim. Herhalde hep altta statüde
olduğumdandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder