Ana içeriğe atla

Genç Bilaller Yarıştı *


"Genç Nida", "Genç Sada", "Genç Muhafızlar", "Genç Hutbe" ve "Genç Bilaller" başlıklı yarışmalar Din Öğretimine bağlı İHO ve İHL'lerde her yıl yapılır. Önce her okulun kendi bünyesinde, ardından ilçe, il, bölge, son olarak da ulusal düzeyde yapılan bu yarışmalar "Kur'an'ı Kerim'i yüzünden ve ezberden güzel okuma, ezanı güzel okuma ve hutbe irat etme üzerinden yapılmaktadır.

İHO ve İHL öğrencilerine yönelik yapılan bu yarışmalar, okullar ve öğrenciler arasında her yıl bir heyecan ve yarışa sahne olmaktadır. Yarışma tarihinden aylar öncesinden okullar, öğrencileri arasından seçme ve eleme yaparak okullarını ilçe, il, bölge ve Türkiye çapında temsil edecek en iyi öğrenciyi bulmaya çalışırlar. Yarışmaya katılacak öğrenciler tespit edildikten sonra rehber öğretmenler nezaretinde öğrenciler çalıştırılır.

Yarışmalar için seçilmiş nida, sada, muhafız ve Bilal isimleri de güzel ve anlamlı. Nida ve sada Kur'an'ı yüzünden okuma, muhafız ise ezberlediği Kur'an'ı muhafaza eden ve unutmayan anlamına gelir. Bilal denince akla hemen ezan ve Bilal-i Habeşi gelir. Biliyorsunuz Bilal İslam'ın ilk müezzinidir ve ezan okumasıyla meşhur bir sahabidir.

Her yıl değişik okulların organizesi ve ev sahipliğinde yapılan bu yarışmalardan "Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması, Konya İli İkinci Bölge Finali" adıyla 27 Aralık 2019 günü Mehmet-Lütfi Gülşen Anadolu İHL'nde yapıldı. 

Dinleyici olarak katıldığım bu yarışmada birbirinden güzel 17 öğrenci, bizlere ezan ziyafeti sundu. İsmi anons edilen her yarışmacı, sahneye çıkarak kendinden emin bir şekilde  ezanını okudu. Farklı makamlarda ve farklı ses tonlarıyla okunan ezanlar, kulağımızın pasını sildi. Dinledikçe mest olduk. Bazı öğrencilerin aynı ezan içinde, farklı makamlara geçiş yapmaları da görülmeye değerdi. Üç saati bulan yarışmada vaktin ne zaman geçtiğini anlayamadık bile. 

Hangi öğrenci birinci olacak, sonucunu beklemeden salondan ayrıldım. Ayrıca birinciyi hiç de merak etmedim. Zira bana göre hepsi birinciydi. Yarışmada en zorlanan da öyle zannediyorum jüri üyeleri olmuştur. Çünkü yarışmacıların sesi güzel. Hepsi ses ve makam eğitimi almışlar. İşlerinin ehli. Adları Bilal olmasa da hepsi adı üzerinde birer Bilal. Bu durumda jürinin yerinde olmayı hiç istemezdim. Ama zorlansalar da ilk üçe giren öğrenciyi belirlemek için mecburen sağdan soldan kırparak puan verecekler.

Başta yarışmayı organize eden okul yöneticileri olmak üzere bu ve diğer yarışmalarda sorumluluk alıp emek sarf edenleri gönülden tebrik ediyorum. Birbiriyle vakur ve centilmen bir şekilde yarışan genç Bilalleri hassaten tebrik ediyorum. Allah yollarını açık etsin. Sayılarını çoğalsın. Okudukları ezanın anlamına uygun yaşamayı nasip etsin. Kendilerini en yakın zamanda camilerde görev yaparken  görmek en büyük arzumuzdur. Böylece sesi olmayan, ses eğitimi almamış, makam nedir bilmeyen ama camilerde görev yapmaya devam eden, bencileyin kara düzen ve tek düze ezan okumaya devam eden görevlilerden kurtulmuş oluruz.

*30/12/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde