Ana içeriğe atla

Kamuoyuna Zorunlu Açıklama


Onca sorunu arasında Türkiye'yi meşgul eden, ülke gündemini gereksiz yere işgal eden aşağıdaki hususlarla ilgili bir açıklama yapmam zarureti doğmuştur:

1.Cumhurbaşkanı ile görüşmek üzere Beştepe'ye giden CHP'li ben değilim. Zaten CHP başta olmak üzere hiçbir partiye üyeliğim yoktur. Cumhurbaşkanı'ndan herhangi bir davet almadım. Beştepe ile ilgili yakınlığım 3-4 yıl öncesinde bir grup öğretmenle birlikte Millet Camisini ziyaret etmekten ibarettir. Camiye girerken şahsım VİP'ten yararlanmamıştır. Tepeden tırnağa üzerimdekileri boşaltarak X-ray cihazından geçtim. Bu ziyaretimde Sayın Erdoğan bana eşlik etmemiştir. Bu duruma kırılmadım mı? Kırıldım elbet. Ama bu, Beştepe ile benim aramda bir şey.
2.Geçen hafta salı günü  günübirlik yüksek hızlı trenle Ankara'ya gidip geldim. Altındağ civarında bulundum. Kızılay, Çankaya, Beştepe gibi yerlere gitmedim. Zaten o gün partilerin grup toplantısı vardı. Bir görüşme yapmamız mümkün değil. Şahsıma ait 2000 model aracım Beştepe'ye giriş yapmamıştır. Aracım Konya Garı parkında kalmıştır. Kamera kayıtlarına bakılabilir.
3.Konya Valisi Sayın Toprak'ın katıldığı 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinliğine katılmadım. Katılmadığım bir etkinlikte doğaldır ki bacak bacak üstüne atan ben olamam. Vali'nin tepkisini alkışlayan öğretmen grubu içerisinde de değildim. Vali ile tüm karşılaşmam birkaç ay önce bir düğün vasıtasıyla aynı salonda bulunmaktan ibarettir. Sayın Vali o düğünde nikah şahidi idi. Ben de davetliler arasındaydım. Oturduğum yer salonun en ücra köşesi idi. Yemek yerken bacağımı bacağımın üstüne atmadım. Ki atmışsam da masanın altından görünmesi teknik olarak mümkün değil. Ayrıca yemek yerken bacak bacak üstüne atmam. Çünkü bu oturuş fazla yememi engellediği için yemek esnasında hiç böyle oturmam. Masaya abanırım.
4.Katıldığım toplantılarda hiç protokol kısmına oturmam. Yerimi bilirim. Bu tür yerlerde benim yerim salonun en arkası olur. Arazi olmam kolay olsun diye kenar ve arka tarafları seçerim.

Hasılı şimdi ve geçmişte Sayın Erdoğan ile bir görüşmem olmamıştır. Konya Valisi ile de düğün hariç hiçbir salon toplantısında bir araya gelmedim.

Kamuoyuna saygıyla arz olunur...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde