Ana içeriğe atla

Niye Yorsun Kendisini?

Bir tanıdığıma hem geçmiş olsun diyeyim hem de ulaştırmam gereken emaneti vereyim diye Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine ziyarete gittim. Yerleşim planından hastanın yatmakta olduğu Kardiyoloji Bölümünün 7.katta olduğunu öğrendim. Asansör önünde kimi aşağıya inmek, kimi de yukarıya çıkmak için bekleşiyordu. Kimi hasta, kimi de ziyaretçi idi. 7.kata yürümeyi gözüm kesmedi. Ben de onlar gibi beklemeye koyuldum. Zaten asansörlerin aşağı ve yukarı düğmelerinin tümüne basılmıştı.

Hastaneye gelip de acelesi olmayan yoktu. Hele bir kadının o kadar acelesi vardı ki yukarı düğmesine daha önce basılmış olmasına rağmen ara ara basılı düğmeye bastı durdu. Sanki basması işe yarayacak. Hangi katın çağır düğmesine basılmışsa asansör torpil yapmadan sırasını takip edecek. Biz insanoğlu gibi değil yani.

Beş dakika kadar bekledikten sonra asansörün biri geldi. Bekleşenler doluştuk birlikte. Her binen 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 olmak üzere çıkacağı katların düğmesine bastı ve arka tarafa doğru geçti. Çünkü asansör yukarı doğru çıkıyor. Hastane asansöründeysen -Allah'ın emri gibi- her katta duracak. Nitekim birinci kata varınca durdu. Bu katta eksi katlardan binenler indi. İnenlerin yerine doğaldır ki yenileri bindi. Tam asansör hareket edecekti ki orta yaşlarda bir hanımefendi de bindi. Biner binmez herkes gibi o da ineceği katın düğmesine bastı. Haydi tahmin edin bakalım, birinci katta binen bu kadın, yukarı katlara çıkan bu asansörün hangi düğmesine basmış olabilir? Sizi yormayayım. Sıfıra bastı efendim! Ne var bunda? Sıfır da katlardan biri ve asansörde sıfır var ise doğaldır ki sıfıra da basılır diyebilirsiniz. Doğrudur. Sıfıra basmak normal ama bu kadının basması anormal. Asansör aşağı yöne doğru gitse eh, olabilir dersin. Asansör yukarı gidiyor ve bina 8 katlı olduğuna göre bu kadın bir yedi kat çıkacak, sonra 8 kat inecek. Ölme eşeğim ölme... Bu asansör hem çıkışta hem de inişte her katta duracak. Kadın ne zaman inmiş olabilir? Kadın asansöre binmekle kendisine iyilik mi yaptı yoksa kötülük mü? Havasız, kapalı ve kalabalık bir yerde 7 kat çıkıp, 8 kat inmek nasıl bir duygu? Her katta asansörün açılıp indi-bindi süresini hesaba katmıyorum bile.

Kadıncağız birinci kattan zemin kata inmek için belki 10-15 basamağı bir dakikada inebilir, yoluna koyulabilirdi. Öyle zannediyorum asansörle son kata çıkıp sonra zemine inmek en azından 10 dakikasını almıştır.

Benimki de laf yani! 10-15 basamağı inerken yorulmaktansa hiç adım atmadan zemin kata gelecek nasılsa. Bunun yolu varken niye yorsun kendisini? Akılsız başının cezasını niye ayağı çeksin sonra? Ayrıca asansör teknolojisi insana hizmet için icat edilmedi mi? Üstelik vergisini de veriyor olmalı. Asansör varken bir kat aşağı inmek akılsızlık olur bu durumda. Doktorlar kilo vermek ve sağlıklı olmak için yürü, merdiven in-çık diyormuş. Zamanı mı şimdi? Belki de hastanede vakit geçirmesi gerekiyordu, değil mi ya! Hastane burası. Öyle birden işin bitivermiyor ki... Hem asansör varken yürüyene deli derler. Sonra burası yürüyüş parkuru mu ki... Şu hastanede işi bir bitsin. Bir ara yürüyüş yapar. Ama burada değil. Sapla samanı karıştırmamak lazım.

Aklınız varsa bir de hastanede vakip geçirmek istiyorsanız benim ayıpladığıma bakmayın. Siz de bu kadın gibi yapın.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde