Ana içeriğe atla

Öyle Güçlü Ol ki...

Oğul! Gel sana altın öğütler vereyim. Zira elli yılın tecrübesi var bende. Öğütlerimi yerine getir ki sırtın hiç yere gelmesin.

Hangi işi yaparsan yap. Birinci önceliğin en güçlü olmak olsun. Güçlü olmak için de kendini yetiştirmelisin. 
Kendini yetiştirdin. Ama bu, tek başına yeterli değil. Aynı zamanda kendini pazarlamayı bileceksin. Kendini pazarladın mı arkası kolay. 
Diyelim ki sen kendini yetiştirdin, reklamını iyi yaparak pazar payını da her geçen gün artırdın ve zirveye oturdun. Rehavete kapılmak yok, şımarmak yok. Çünkü zorluk devam ediyor. Evet kendini geliştirmen ve en büyük pazara sahip olman önemli. Esas önemli olan o pazarda tutunmak ve sürekli olmaktır. 
Kalıcı olmak için bundan sonraki söyleyeceklerimi daha dikkatli dinle. Aç kulaklarını.
Öyle çalışacaksın ki insanlara kendini sevdirmelisin. İnsanlar sende kendilerini bulmalılar. Senin için ölümü göze almalılar. Sevgin dilden dile dolaşmalı. Böyle bir ortamı oluşturdun mu karşına rakip de çıkmaz. Çıkmaya kalkanı sana gösterilen sevgi seli boğar. 
Arkana takılan bu insan selini belli bir yöne kanalize etmek için sık sık konuşmalısın. İnsanların nabzını iyi tutmalısın. Bu, aynı zamanda gücünü göstermen için bir fırsattır.
Sana yaklaşanı ihya etmeyi ihmal etme. Onları göbeğinden bağla.
Senden uzaklaşmaya çalışanlar çıkar ise -ki çıkacaktır- onları boğmaya çalış. Baktın olmadı mı? Onları sevenlerine hedef göster. Sevenlerin onları çiğ çiğ yer.
Dönüşü olmayacak şekilde çıktığın yolda hiç merhamet gösterme. Karşına kim rakip çıkarsa veya alternatif olmaya kalkarsa nefes almasına fırsat verme. Mümkünse doğmadan yok et ki çıktığına, çıkacağına pişman olsun. Hiçbir şey yapmasan bile onları itibarsızlaştırmaya çalış. Çünkü densizliktir yaptıkları, had bilmemezliktir.
Sana engel olacak, ayağına dolanacak kim varsa onları hep savunmada bırak. Çünkü savunmaya geçen çok hata yapar. Hata da onları yok eder.
Rakiplerine göstereceğin hoşgörü beraberinde zaafı getirir. Rakiplerin bundan güç alır.
Asla eleştiriye gelme. En nefret edeceğin eleştiri türü de yapıcı eleştiri sahiplerine olsun. Sen herkesi eleştir, herkese ayar ver ama kimse sana kaşının üstünde gözün var diyemesin.
Tüm bunlar olup biterken sana olan sevgi seli biraz azalmaya yüz tutsa da saldığın korku rakip ve alternatiflerine yeter de artar bile. Çünkü çoğunluk güçten yana saf tutar. Diğer tarafın gücü ortaya çıkmadan seni kolay kolay terk edemezler. Ortaya çıkanlar sap gibi orta yerde kala kalırlar.
Böylesi durumda gücün zayıflamaya doğru gitse de, sana olan sevgi selinde bir azalma olsa da saldığın korku senin ömrünü biraz daha uzatır. Artık uzatmalara oynarsın. Bu durumda çekil, işi tadında bırak diyeceğim ama çekilemezsin. Çünkü gözünü hırs bürümüştür. Yenilgiyi hazmedemezsin. Yine eskisi gibi olacağım, bende bu yetenek var, daha önce sıfırdan bu noktaya geldim diyerek kendini kandırırsın. Unutma ki köhnemiş bu kokuşmuşluğu düzeltmek, bir şeyi sıfırdan yapmaktan daha zordur. Hatta imkansızdır.
Tüm bunlar olup biterken sen hiç burnundan kıl aldırma. Hep başkasını eleştirmeye, suçu onlara atmaya devam et. En azından egonu tatmin etmiş olursun.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde