Ana içeriğe atla

"Dürüstlük Her Zaman Kazanır"

Kiracı olanlar bilir, ev sahipleri de. Yıl doldu mu kiracı ile ev sahibi bir araya gelir, az veya çok kira artışı yapılır. Kira artışı yapılırken çoğunluk TÜFE göre hareket ederken kimi de karşılıklı anlayış içerisinde orta bir fiyatta anlaşırlar. Gerçi ben anlaşırlar diyorum ama yetki genelde ev sahiplerindedir. Son sözü onlar söyler. Kiracı, artışı beğenmezse evden çıkmak için başka bir ev arayışına girer.

Ben de bir kiracıyım. Üç yıl önce eylül ayında oturmuştum bu eve. Ev sahibim yurt dışında ikamet etmekte. Her yaz Türkiye'ye geldiğinde hem ziyaret hem de kira artışı için 15-20 dakikalığına bize uğrar. Çay ya da kahvemizi yudumlarken hal hatırdan sonra kirayı da konuşur, alışverişi tatlıya bağlarız. 

Evi ilk kiralayacağım zaman kendisiyle telefonla görüşmüş, birbirimizi görmeden evini tutmuştum. Sağ olsun, fiyat konusunda da yardımcı olmuştu. Yıllık artışlar da bu şekil karşılıklı anlayışla çözüldü. 

Ev sahibimin kira konusunda gösterdiği bu kolaylığı ben de kendi kiracıma gösterdim. Hem ilk kiraya verirken hem de yıllık artışta kolaylık sağladım. Muhitinde en uygun kira ile oturanlardan biridir. Kendim de hakeza.

Eylül ayı gelince üç yıldır oturduğum evin kira artış zamanı geldi ama her yıl kira artışı için evimizi temmuz, ağustos ayında ziyaret eden ev sahibim bu sene gelmedi. Sonunda kendisine kira artışı yapmamız lazım, zira zamanı geldi. Kira artışı için ne düşünüyorsunuz şeklinde bir mesaj gönderdim. "Bu sene Türkiye'ye gelemedim, yoğunluktan kirayı da unutmuşum. Fırsatını bulunca yazacağım" şeklinde cevap aldım. Ertesi günü "Siz ne kadar düşünüyorsunuz" dedi. Ben de karşı komşumun kira artışını söyledim. Onunki kadar artırırsanız memnun olurum. Yine de karar sizin dedim. Söylediğim miktarı az bulduğunu, kendisinin şu kadar düşündüğünü yazdı. Kendisine söylediği miktarın yüksek olduğunu, evinizi ilk tutarken yaptığınız indirimi bu sene de görmek isterim. Yardımcı olursanız sevinirim dedim. Biraz düşündükten sonra "tamam, sizi kırmayayım. Dediğiniz gibi olsun. Çünkü kira artışını siz hatırlattınız. Dürüstlük daima kazanır, lafta kalmasın. Güle güle oturun" yazdı. Kendisine teşekkür ederek bir kira artışını daha bu şekil tatlıya bağlamış olduk.

Ev sahibimin artış olarak düşündüğü miktar benim düşündüğümün iki katı idi. Onu benim telaffuz ettiğim miktara getiren, kira artışını hatırlatmam idi. Yazdığı "Dürüstlük her zaman kazanır, lafta kalmasın" sözü kira artışından daha fazla memnun etti beni. Dürüst olmamama rağmen sadece hatırlatma yapmam beni dürüst görmesine neden oldu. Keşke dediği gibi dürüst olabilsem… Allah dürüstlüğe prim veren ev sahibimden ve hayatını dürüst yaşayanlardan razı olsun, dürüstlerin sayısını artırsın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde