Ana içeriğe atla

İki Kişi veya Gruplar Arasına Kara Kediler Girerse *

Sevip saydığınız kişi ya da kişiler arasında zaman zaman sorunlar çıkabilir. Sorunu çözme iradesi gösterirlerse üçüncü şahıslara ihtiyaç duyulmadan bir araya gelerek aralarındaki sorunu çözebilirler. Bir araya gelemiyorlarsa iki tarafın da sevip saydığı kişiler onları bir araya getirir, onları uzlaştırır. 

Sorun büyük, sorunu çözmek için bir araya gelemiyorlar, birbirlerine mesajı ekran ve meydanlardan vermeye başlamışlar ve bunları sevenler de bu durumdan hoşnut değiller ise sevenlerine düşen;
1.Tarafları bir araya gelmeye ve aralarındaki sorunu çözmeye zorlamaktır. Bunun için gerekirse yalan söylemektir. Bu yaptığınızdan hoşnut değiliz, ayrışmaya hakkınız yoktur. Buyurun aranızdaki sorunu çözmek için eteğinizdeki taşları dökün. Şayet haklı-haksız noktasında anlaşamayacaksanız biz aranızda hakem olalım, hakemliğimiz de işe yaramazsa dışarıda birbirinizin aleyhinde konuşmamalısınız şeklinde sükunet telkin etmektir.
2.Bu süreçte birinin lehine, öbürünün aleyhine tarafgirlik yapmamaktır. Çünkü tarafgirlik sorunu çözmez. Hazırında yangına körükle gitmek olur.
3.Sosyal medya gibi yerlerde yine birinin lehine diğerinin aleyhine paylaşımlar yapmamaktır. Bu, bu duruma üzülmek değil, göze girmek için yapılan paylaşım anlamına da gelir.
4.Eğer illaki kızacaksanız tarafların her birine kızın. Çünkü hiçbir yerde sorun tek taraflı olmaz. Sadece oranları değişiktir.
5.Anlaşamadıkları takdirde bu, bir tarafın haklı veya iyi, diğer tarafın haksız veya kötü olduğu anlamına gelmez. Bazen iki iyi insan anlaşamayabilir.
6.Her iki tarafa sevgi ve nefrette aşırı gitmemektir. Dostlarınıza ve düşman bildiklerinize sevgi ve nefrette haddi aşmayın. Çünkü sevgi ve nefretin aşırısı sonuçları itibariyle aynı amaca hizmet eder. 
7.Yapılan her şey fayda sağlamaz ise yapılması gereken susmaktır, dua etmektir, zamana bırakmaktır. Çünkü zaman her şeyin ilacıdır. Her iki tarafı zorlamak için gerekirse iki tarafa da tavır almaktır.
8.Bu süreçte yapıcı rol oynamayanlara düşen Allah rızası için hiçbir şey yapmamalarıdır. Bu, hem kendileri hem de taraflar için hayırdır. Bunu yapmayanlar fitne ateşine sadece odun taşımış olurlar. Bu da kimsenin hayrına olmaz.
9.Tüm bunları yaparken tarafları savunmaya geçme durumuna düşürmemektir.
10.Tarafları sakinleştirerek usul, yol, yöntem bilmeyenler hiç araya girmesinler. Çünkü kaş yapalım derken gözü çıkarırlar. Bu tiplerin kendi asıl işlerine yoğunlaşmaları en makul yoldur.

* 06/10/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde