Ana içeriğe atla

Okulların Servis Taşımacılığı-3 *

Bu yazımda okul taşımacılığı yapan servislerle ilgili sorunların bazısına değinmeye çalışacağım:

1.Servis yönetmenliğinden kaynaklanan sorun. (Bu sorunu ilk yazımda işlemeye çalıştım. İleride daha büyük sorunların olmaması için yönetmelikte geçen "Dört veli dilekçe verdiği takdirde ihaleyi kazanan firmanın dışında başka araçlar da bir okulda taşımacılık yapabilir" maddesi kaldırılmalıdır. İhaleyi okul-aile birliği yerine ilçe milli eğitimin yapmasında vardır.)
2.Denetimden kaynaklanan sorunlar. Servisler yeterince denetlenmiyor. Nöbetçi öğretmenler tarafından yapılan denetimler yeterli olmamaktadır. Zaten bir yaptırımları da yok. 
3.Bir okulun taşıma işini yapan bir servis başka okulları da taşıyabiliyor. Bir okulun taşıması diğer okulu engellemediği müddetçe sorun olmayabilir. Ama gördüğüm kadarıyla bazı servis araçları bir okulun servis işinden diğer okulun servis işine yetişebilmek için hız sınırına riayet etmiyor. Zaman zaman gecikmelere ve hatta kazalara sebebiyet verebiliyor. Bir diğer husus okul giriş ve çıkışlarını okul idaresi servisçilere göre ayarlamak zorunda kalabiliyor. Servisçi okula tabi olacağı yerde, okul servisçiye tabi oluyor. Çünkü 2-3 okulun taşıma işini yapan kimsenin okula göre kendini ayarlaması zor olabiliyor. Kazara bir okul, toplantı vs nedenlerle öğrencileri erken göndermek zorunda kalırsa servisçilerin durumunu gözetmesi gerekecek.
4.Yönetmelikte öğrenci, zilin çalmasına 15 dakikadan önce okuluna bırakılamaz ve okul çıkışı zilin çalmasından 15 dakikadan fazla gecikilemez denmesine rağmen servisçi, öğrenciyi çok erken saatte okuluna bırakabiliyor ve ders bitimi belirtilen saatten geç gelebiliyor. Öğrencinin çok erken bırakılması da yanlış, geç alınması da. Fakat ihale esnasında her şarta tamam diyen servisçi, ihaleyi aldıktan sonra istediği şekilde takılabiliyor ve bu durumu idare etmekten başka çıkar yol olmuyor. Okula çok erkenden bırakılan öğrencinin evinden ne zaman alındığını varın, siz düşünün. Veli, şikayetini okul yönetimine bildiriyor. Okul yönetiminin ise servisçi üzerinde bir yaptırımı yok. 
5.Hız sınırına riayet etmeme çocuklara iyi davranmama, anlaştığı yerden çocuğu almama, trafik kurallarına uymama, araçta yüksek sesle müzik dinleme, araçta sigara içme, giyim-kuşam ve kılık-kıyafetine riayet etmeme gibi sorunlar… 
6.Veli ve öğrenciden kaynaklanan sorunlar: Servis ücretinin zamanında verilmemesi, servise vaktinde çıkılmaması, telefon açtırmalar, ziline bastırmalar gibi.
7.Okul bahçesine gecikmeli gelen servis araçlarının öğrenci bahçede tören alanında iken öğrenci güvenliğini de tehlikeye atarcasına manevra vs yapması.
8.Servis ücretleri. Birçok velinin belini büküyor. Eğitimde en büyük masraflardan biri de servis ücreti dense yeridir. Her ne kadar servis ücretlerinin üst limitini belediyeler belirlese de fiyatlar yüksektir.

Servis taşımacılığında daha başka sorunlar da var. Hepsine değinmeyeceğim burada. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Servisin olmaması da sorun, olması da. Varlığı bir dert, yokluğu ayrı bir dert. 

Yazdıklarımdan servisçilik ve servisçilerin hepsinin sorun olduğu anlamı çıkmasın. İçlerinde tüm kurallara uyan ve işini çok düzgün yapan servisçilerin sayısı da az değil.

*13/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde