Ana içeriğe atla

GSM Operatörlerimiz Evlere Şenlik! *

Salı ve Perşembe günü Silivri merkezli meydana gelen 4.6-5.8 orta büyüklükteki depremlerimiz iyice gösterdi ki yüksek paralar vererek aldığımız cep telefonları ve çekim gücü iyi olsun diye aldığımız hatlar, bir deprem esnasında yanımızda yok. Anlayacağınız iyi gün dostu hepsi. Bakmayın siz Türkiye’nin her yerinde çekim gücümüz şu noktaya vardı diye reklam verip müşteri avlamaya çıktıklarına. Bunların işleri güçleri sundukları avantajlarla daha fazla müşteri çekip bizi söğüşleyebildikleri kadar söğüşlemek…

Dedim ya, iyi gün dostu bunlar. Başın sıkıştığı zaman, imdat çığlığı attığın vakit senden önce bunların kurdukları alt yapı ve çekim gücü tüyüyor. Nasılsa bir yaptırımı yok. Kısa yoldan sundukları cazip paketlerle para kazanmak varken niye alt yapı ile uğraşıp masraf etsinler? Bizleri ne kadar tokatlarlarsa kar onlar için.

O yüzden siz siz olun, bir deprem esnasında yapacağınız ilk şey, diğer günlerde elinizden düşürmediğiniz cep telefonlarını deprem anında elinizden fırlatmak olsun. Çünkü ölü bir makineye dönüşüyor elinizdeki aygıtlar o esnada. Hatta deprem geçiyor, sen kendini sağ kurtarmışsın, depremden saatler geçmiş. Elindeki aygıt hala bir işlev ifa etmiyor. Size bir deprem anında ölüsü değil, dirisi lazım halbuki. Telefonu atarsanız, bu yol ile hiç olmazsa elinizden ağırlığı gider. İki eliniz de boşa çıktığı için belki kendinizi depremden koruma imkanına sahip olabilir ya da en az zararla depremden kurtulabilirsiniz.

Depremden sağ kurtuldunuz diyelim, önce halinize şükredin. Sonra bir GSM operatörü kurun, devletten onay alın. Tıpkı diğer operatörler gibi kısa yoldan millete hat satma yoluna gidin. Çünkü bu işte iyi paralar dönüyor. Öyle işimiz yok, işsiziz diye ağlayıp durmayın. Alın size iş. Bu iş, hep istediğiniz ve hayalini kurduğunuz masa başı işten daha iyi ve kazanma garantili.

Yok, “Ben milletin mutsuzluğu üzerine mutluluk kurmam. Bir iş yapacağım zaman en iyisini yaparım; yaptıklarımla milletin iyi gününde ve kötü gününde yanında yer alır, onların dertlerine derman olur, parasını aldığım milletin aynı zamanda hayır duasını da alırım diyorsanız” o zaman kuracağınız GSM operatörü, deprem esnasında çekme ve konuşma garantili olsun. İyi bir reklam ve kampanya ile böylesi sunacağınız bir hizmet yok satar. Millet, hattınızı almak için sıraya girer. Mevcut operatörleri de yaşayan ölü diyerek çöpe atar ve hattı bedava verip üste para da verseler dönüp o operatörlerin yüzüne bakmaz. Benden söylemesi…

Öyle ya! Elimiz, ayağımız ve her şeyimiz olan cep telefonları, en ufak bir zorlukta havlu atacak, biz bu işte yokuz diyecekse, biz bu iyi gün dostlarını niçin taşırız?

Beklenmekte olan büyük depremin işaret fişeği olan orta şiddetindeki bu iki deprem dolayısıyla pes eden hatlarımız kulağımıza küpe olsun. Bunu burada bırakmayalım. Malum üç GSM operatörünün burnundan getirelim. Onlara ne işe yararsınız diyelim. Denetim görevini yapan Ulaştırma Bakanlığımız da bunları bir sigaya çeksin, nedir bu rezalet desin. Görevini yapsın, bizi bu paragözlere yem etmesin ve mecbur bırakmasın.

Depremi iliklerine kadar yaşayan İstanbullulara geçmiş olsun diyorum. Rabbim, milletimizi daha beterinden korusun…

*28/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde