5.8
şiddetinde meydana gelen orta büyüklükteki İstanbul depremi, gösterdi ki 99
Marmara Depreminden bu yana hala depremlere karşı bir hazırlığımız yok.
Anlaşılan olanlardan, yıkılan onca binadan, ölen binlerce insanımıza rağmen biz
hala aynı yerdeyiz. Bravo ülkeme! Bir istikrar abidesi görüntüsüyle yıkılmadı
maşallah! Hala ayakta.
Depreme
hazırlıklı değiliz, ne binalarıyla ne iletişim araçlarıyla ne de kurumlarıyla.
Deprem orta şiddetinde ama bilançosu ağır:
*Bina
yönünden hazır değiliz. Çünkü 5.8 şiddetindeki bir deprem de bile;
-20'i
az hasarlı, 9'u ağır olmak üzere 29 okul binamız yıkılıp yeniden
yapılacak.
-1'i
az, 4 tanesi ağır hasarlı olmak üzere 5 kamu binamız var.
-1895'i
az, 320'i ağır, deprem kaynaklı olmayan 583 meskenimiz var. Az hasarlı binalar
güvenli hale getirilecek, ağır hasarlı olanlar ise yıkılacak.
*Telefonla
iletişimimiz evlere şenlik! GSM operatörlerimiz zaten sınıfta kaldı. Bunu
söylemeye gerek yok. Zaten biliyorsunuz.
*Bir
deprem esnasında depremzedelerin nerede, hangi yerlerde toplanacağı bile
yetkililer arasında net değil. Çünkü aralarında hiç iletişim yok. Birinin
söylediğini öbürü nakzediyor. Sanki biri birlerini yalan çıkarmak için
yaratılmışlar.
*Kurumlarımız
arasında yeterli eş güdüm yok. Bundan da öte birbirlerine güvenleri yok. Can
kaybı vermediğimiz, ucuz atlattığımız bir depremin ardından verilmiş sadakamız
varmış, şimdi kenetlenme zamanı diyeceğimiz yerde, kurumlarımız "AFAD
toplantısına çağrıldım/çağrılmadım tartışması yapıyor. Birbirlerine
güvensizlikleri maalesef paçalarından akıyor.
Merak
ettiğim, olası büyük bir Marmara depreminde İstanbul depreminin yaralarını ve dertlerini
kurumların birbirlerine bu güvensizliği mi çözecek? Benim bu görüntüden
anladığım, deprem gibi bir doğal afette bile siyaset yapılıyor, rol çalmaya ve
rol kapmaya çalışılıyor. Amaç üzüm yemekse acil bir toplantıya çağırılmasa bile
çat kapı girilir ve "Efendim, yapabileceğimiz bir şey var mı? Bizim
elimizde şu şu imkanlar var" denir. Ki bir doğal afette davet bile
beklenmez. İlk fırsatta acil toplanma merkezine intikal edilir.
Yaşadığımız
topraklar bir deprem bölgesi. Fay hatlarına rağmen yüzyıllardır yaşadık,
yaşamaya devam edeceğiz. Depremlere nice canlar verdik, enkaz altından binler
çıkardık. Yaralarımızı kenetlenerek, yardımlaşarak sardık. Kalan sağlarla
birlikte acılarımızı içimize gömerek dimdik ayakta kaldık. Bizi depremler
yıldırmadı, yok etmedi. Ama bizi yıkacak olan birbirimize olan bu güvensizliğimizdir.
Her kim, her ne düşüncede olursak olalım, bir doğal afette rekabeti,
küskünlüğü, husumeti, rol kapmayı, seçmene mesaj vermeyi bir tarafa bırakalım.
Birbirimizi görmezden gelip yok kabul etmeyelim. İnsanları siyasi düşüncesine
göre bir ayrıma tabi tutmayalım. Unutmayalım ki deprem geldi mi siyasi düşünce
ayrımı yapmaz. Önüne geleni enkazın altına iter. Yol yakınken büyük bir deprem
kapımızı çalmadan, önce birbirimize güvenmeyi öğrenelim. Yoksa son pişmanlık
fayda vermez...
***01/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
***01/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder