Ana içeriğe atla

Çıplak Pozlar *


Türkiye’de ve dünyada ne olup bitiyor diye fırsat buldukça belirli aralıklarla gazetelerin internet ve haber sayfalarına göz atarım. Göz attığım sayfalar da ciddi bilinen, önceliği haber olan sayfalar. Sayfaların hepsini açmadan haberin başlığına bakar, ilgimi çekerse sayfayı tıklar, içeriği hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırım. Bu sayfalar taze ve önemli haber geldikçe sürekli güncelleniyor. Haber değeri olan farklı konulara yer veriliyor. Haber sitelerinin sayfalarının arasına sıkıştırılmış çıplak pozlara yer verildiğini de haber başlıklarına bakarken müşahede ediyorum.
“Falandan sonra falan da çıplak poz verdi.
“Falan, verdiği pozla takipçilerinden şu kadar beğeni aldı.”
“Falan, cesur paylaşımıyla dikkatleri üzerine çekti.”
“Falan, çıplak pozlarıyla takipçilerinden tepki aldı.”
“Falan, bikinisiyle objektiflere yakalandı.” şeklinde haber sayfalarının arasında yer bulan nice paylaşımları görmek mümkün. Merak ettiğim bunların neresi haber değeri taşıyor?

Eskiden “Bir yere üniversite açmak için o üniversitenin bünyesinde mutlaka Fen-Edebiyat Fakültesi olma zorunluluğu” var. Taliplisi olsa da olmasa da bu fakülte açılır, denirdi. Şimdilerde sanırım öyle bir zorunluluk yok. Acaba haber sitesi açmak için sayfaların arasına çıplak poz koyma zorunluluğu var da benim yine haberim mi yok? Soyunmanın neresi haber? İnanın çok anlamış değilim. Anlayan varsa lütfen beri gelsin. Bu cahili bilgilendirsin.

İnanın, okuyucuyu çekelim; milyonlar izlesin, tıklasın; sayfamız tıklandıkça üç-beş kuruş para kazanalım, siteler arasında en çok tıklanan sayfa bizim sayfamız deyip üç-beş reklam alalım düşüncesiyle haberler arasına sıkıştırılan bu çıplak pozlar, insanın yatak odasında bile duramayacağı pozlar. Soyunan soyunuyor, bunları çeken çekiyor, sitesine koyan koyuyor. Burada kolektif bir hareket söz konusu maalesef. Ne soyunan ne bu çıplaklığı çeken ne de bu anadan üryanlığı milyonlara servis edenler bu yaptığımız ayıp, bizim değer yargılarımıza ters diyor. Ayıp gerçekten ayıp! Yuh olsun hepsine…

İşin garibi çıplak poz verenler toplum nezdinde de el üstünde. Çünkü hiçbir soyunan bir itibar kaybına uğramıyor. Ya sinemada aktris ya sanatçı ya manken ya güzellik kraliçesi… Başka maharetlerini bilmiyorum ama vücutlarını teşhir ederek para kazandıkları belli. İşin ucunda para varsa değerlerimizin onlar gözünde hiçbir önemi yok. Eğer bu işi sanat diye yapıyorlarsa böyle sanata da yuhlar olsun…

Burada niyetim ahlak polisliği değil. İnsanları giydikleri kıyafete göre değerlendiren birisi değilim. Kim ne şekilde giyinirse giyinsin. Ama şunu kimse unutmasın ki kişi kendi itibarını kendi kazanır ve kendisi yok eder. Evet, tek başına giyinme kişiye itibar kazandırmaz. Fakat kişiler kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanır. Çıplak poz verenler şunu unutmasınlar ki soyunma, insana belki para kazandırır, şöhret yapar, adından sıkça söz ettirir ama çıplaklık insana bir itibar kazandırmaz.

Aslında yatak odasında bile görülemeyecek bu şekil soyunmaların önüne geçmenin yolu, soyunanları haber yapmamaktır. Çünkü servis edilmez ise kimse vücudunu teşhir etmez.

*05/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde