Ana içeriğe atla

800’lü Hatlarla Aranız Nasıl?*

—Alo
—Ramazan Yüce ile mi görüşüyorum?
—Benim.
—Kombinizin yıllık bakımını yaptırdınız mı?
—Evet.
—Ne zaman yaptırdınız? Burada bakım yapılmamış görünüyor. He!
—Ne yapacaksın benim bakım yaptırıp yaptırmadığımı? Hem nereden biliyorsun?
—Aşkan mahallesinde oturmuyor musun?
—Devam et adresi...
Arkası gelmedi.
—Kapatır mısın şu telefonu! Beni telefonu açtığıma pişman etmeyin.
—Siz kapatın, dedi. Kapattım. Ardından engellenenler listeme bir 800'lü hat daha eklemiş oldum.

Bir ay öncesi yine bir kombi bakım servisi aradı. “Servisimiz sizin mahallenizde. Kampanya var. 120 lira olan bakım ücreti 80 liraya indi. Servisimizi yönlendirelim mi” diye. Kalsın dedim. Ederi 120 TL olan bir bakımın 80 TL’ye inmesi cazip de gelmedi hani. Tanıdığım bir servisçi ile daha sonra görüştüğümde “Ağabey! Zaten kombi bakımları 80 liraya yapılıyor. İndirim bunun neresinde? Hatta biz 80’den daha da aşağıya yapıyoruz” dedi.
*
Kombiyi ilk taktırdığım ve doğalgaza geçtiğim 2005 yılında servisçileri ara ki bulasın. Buldun. Bu sefer “Yoğunuz” diye gelmezlerdi bile. Şimdilerde ne oldu ise iki yıldır kombimin bakımını yaptırıp yaptırmadığımın tasasına düştü çoğu kombi servisleri. Hepsi peşimde. Dün ben onların arkasından koşuyordum, bugün de onlar benim peşimden koşuyor.
*
Geçen sene günlük arayan bir 800’lü numaraya hiç cevap vermedim. Engelledim. Nice sonra kullanım süresi biten ve yeniletmediğim kredi kartıma yıllık kart ücreti yansıtıldığını görünce ilgili bankanın müşteri hizmetlerini aradım. Kullanmadığım ve olmayan kartınızdan dolayı ne ücreti tahakkuk ettiriyorsunuz dediğimde müşteri temsilcisi “Beyefendi, kredi kartınız şu tarihte teslim edilmiş ve kartınız kullanıma açık görünüyor” dedi. Hanımefendi, bende kartınız falan yok, kartı iptal edin. Sanırım kurye, kartınızı bana ulaştıramayınca teslim etmiş şeklinde göstermiş olmalı. Kuryeniz kim ise gözden geçirmenizde fayda var dedim, telefonu kapattım.

Gördüğünüz gibi bu 800’lü hatlara cevap verseniz de problem, cevap vermeseniz de. Çoğu zaman bu tür aramalara cevap vermesem de bazen ferasetim kapanıyor olmalı ki açarım. Açtığıma da pişman olurum. Bugüne kadar cevap versem de vermesem de engellenenler listesine aldığım başta 800’lü hatlar olmak üzere epey bir numara oldu. Sanırım 800’lü hatlarla başlayan telefon sayısı çok fazla olmalı ki hala köklerine kibrit suyu dökemedim.

800’lü hatları sanırım firmalar kullanıyor. Hemen hemen hepsi reklam ve müşteri avlama peşinde. Kimi evimize internet bağlatmak için cazip kampanyalardan bahsediyor, kimi şifreli bir kanala abone yapmaya çalışıyor, kimi kombi temizliğinde, kimi de bilmem ne derdinde.
Merak ettiğim telefon numaralarımızı, ev adreslerimize varıncaya kadar bu firmalar nereden biliyor ya da kimden alıyorlar? Bahis oyunlarıyla ilgili gelen mesajları saymıyorum bile. Güya istenmeyen mesajlar gelmeyecekti…

Hasılı 800’lü hatlarla kuşatılmış durumdayım. Öyle zannediyorum, sizi de arıyorlardır bu ve benzeri nedenlerle bu 800’lü hatlar. Çok memnunsanız size yakın bana ırak olsunlar varsın.

*16/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde