Ana içeriğe atla

Düğün Davetiyelerine Not

Düğünler her geçen yıl artan maliyetlerle birlikte düğün yapacakların ceplerini yakmaya devam ediyor. Binen masraflardan dolayı evlenemeyen ya da evliliğini geciktiren insanımızın sayısı da az değil. Çünkü normal düğün yapmıyoruz. Evlenecek çiftlerin oturacağı evden ve evde kullanılacak her şeyi düğünden önce hazırlamak zorundayız. Sanki yuva kurmaktan ziyade ev düzüyoruz. Mutfak eşyası, salon takımı, oturma grubu, yatak odası takımı vs hepsi alınması gerekiyor düğüne kalkışmak için. Bu da ister istemez düğün maliyetlerini artırmaktadır.

Düğüne kalkan eş adaylarının veya ailelerin bu durumda tek ihtiyacı paradır. Peki, düğüne davet edilen bizler ne yapıyoruz? Düğün sahiplerinin ihtiyacına katkıda bulunmak amacıyla bu çorbada bizim de tuzumuz olsun diyor muyuz? Pek azımız hariç davet edilen bizler düğün sahiplerine yardımcı olmuyoruz. Çünkü hediye olarak götürdüğümüz birbirine benzer mutfak eşyası kap kacaktan ibarettir. Bu da düğün için büyük borca giren ailelerin derdine merhem olmuyor.

Düğünlere götürdüğümüz bu hediyeleşmeden kimse memnun değil ama buna da bir son vermiyoruz. Bazı yöreler düğüne gelen davetlilerin önüne hediye sandığı koymak suretiyle kap kacak getirmenin önünü kesmeye çalışıyor ama bu çaba geneli kapsamıyor.

Düğünlere götürdüğümüz bu kap kacak işine çok değindim. Mutfak eşyası yerine az veya çok para vermemizin en uygun hediye türü olduğu fikrim tasvip de gördü. Ama bu tasvip sınırlı sayıda kaldı. Görüşü tasvip etmesine rağmen kap kacak götürenler yine var. Çünkü kendisine zamanında gelen stoklarla sınırlı hediyeyi eritmesi lazım.

Düğün davetiyelerinin bazısında "Çiçek gönderilmemesi rica olunur" yazar. Düğün salonunda sağlı sollu sıralanmış çiçekler dikkat çeker. Hepsi bu kadar. Bundan sonra o çiçekleri ne yapsın düğün sahibi? Kap kacak gibi bir yere stoklaması da mümkün değil. Hatta çiçek mi yoksa mutfak eşyası mı dense, başka seçenek olmasa çiçek yerine mutfak eşyası tercih edilir.

Ne denirse densin imam bildiğini okur misali düğünlere hediye olarak kap kacak gelmeye ve çiçek gönderilmeye devam ediyor. Ne yapalım bu durumda? Düğün kartına nasıl ki "Çiçek gönderilmemesi rica olunur" yazılıyorsa "Mutfak eşyası getirilmemesi rica olunur" yazılabilir dediğimde bazıları "ayıp olur" diyor. Doğru ayıp olabilir. O zaman bu durumda ne yapalım? Aklıma düğün davetiyesinin altına,
"Not: Bu düğünün mutfak eşyası iğneden ipliğe düğünden önce alınmıştır" yazılsa nasıl olur? Bence fena olmaz. Böyle bir not ile düğün sahipleri bir şey kaybetmez. En azından denemekte fayda var.

Yorumlar

  1. Teklif öneri iyi ama kim başlatacak veya kim uygulayacak? Uygulamak çok zor. Ben daha önce hac hediyelerine aşırı tepki gösteriyordum. Böyle bir hediyeleşmeyi ben kaldırırım diyordum. Annem hacca gidecek hediye kabul edemeyiz desemde insanlar hayır bu bir adettir. Almazsan gücenirim diyorlar. Ne yaparsın? Hediye getirene de hediye vermek zorundasın. Kökleşmiş bir geleneği kaldırmak çok zor hatta imkansız, kaldıramıyorsun. Düğünler de aynı şekilde sana hediye ne gelmişse sen de aynı veya benzerini götürüyorsun. Değiştirmek çok zor. Değiştirebilene helal olsun.

    YanıtlaSil
  2. Düğün daveyiyesini basan matbalara yıkabiliriz bu işi. Hac konusunda verdiğin örnek gibi bu adetleri kaldırmak gerçekten zor. İş başa düşünce ayıp olur deyip içimize sinmese de gidip paşa paşa alıyoruz ve âdeti yerine getiriyoruz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde