Ana içeriğe atla

Tedavi Oluyoruz diye Zehir mi İçiyoruz?


Bir rahatsızlığım dolayısıyla muayene olduğum bir uzmanın tedavim için önerip yazdığı üç kalemlik ilacı aldım. Bir tanesi diğer ilaçların mideme vereceği yan etkiye karşın verilmiş bir mide ilacı olduğunu öğrenince mideme rahatsızlık vermediği için mide ilacını kullanmadım. Ağrıyan yere sürmem için verilen merhemi kullandıktan sonra sabah kalktığımda gözlerimin kütük gibi şiştiğini görünce merhemi kullanmaktan vazgeçtim. Geriye sabah ve akşam kullanmam gereken tek kalemlik bir ilacım kaldı. Onu kullandım. Faydasını da gördüm.

Önerilen tedavi süresi bitmediği için biten bu ilacı yeniden yazdırmak için aile hekimime gittim. Aile hekimim, yazdıracağım ilacı görünce “Ben bu ilacı yazmam, benim çalıştığım ilaçlardan değil bu” dedi. Niye yazmıyorsun, o zaman aynı işlevi görecek önerdiğin başka ilacı yazabilir misin dedim. “yazarım” dedi. Ardından şu şu ilaçları kullanabilirsin diye birkaç tane ilaç sıraladı. Bunu niye yazmıyorsun dedim. Önce bir ah çekti. Arkasından konuşmaya başladı. “Benim gibi bu ilacın geçmişini bilenler bu ilacı yazmaz ve önermez. Bu ilaç hasar verici yan etkilerinden dolayı 2004 yılında toplatıldı. Bu ilaç 90’lı yıllarda çok yazılıp satıldı. Bizler de yazdık. Görüyorum ki bu ilaç yeniden piyasaya sürülmüş, yazık” dedi. Önerdiği ilacı yazdırıp çıktım.

Akşam eve gelince zararlı dediği ilacın prospektüsünü açtım. Okumak için gözüm korktu. Çünkü 66 cm uzunluğunda, 15 cm genişliğinde 2 sütuna küçük puntolarla yazılmış arkalı önlü bir prospektüs çıktı karşıma. Şöyle bir göz gezdirdim. Neredeyse bir sayfası ilacın yan etkilerine ayrılmış. Yan etkileri de kendi içinde tasnif etmiş: Çok yaygın, yaygın, yaygın olmayan, seyrek, bilinmiyor şeklinde.
*Çok yaygın yan etkileri (Hastaların 10’da birinde veya daha sık görülen): Yüksek kan basıncı(tansiyon), var olan kan basıncı yüksekliğinde kötüleşme,
*Yaygın yan etkiler (Hastaların 10’da birinden azında, ancak 100’de biri ya da daha fazlasında gözlenen): Kalp krizi, vücutta şişliğe neden olan sıvı birikimi, idrar yolu enfeksiyonları, nefes darlığı, baş dönmesi ve uyuma güçlüğü, kusma, mide ağrısı, ishal, hazımsızlık, gaz çıkarma, döküntü, kaşıntı, kas sertliği, yutma güçlüğü, baş ağrısı, bulantı, ağrılı eklemler, mevcut alerjilerde kötüleşme, kazaya bağlı yaralanma, karın ağrısı, uykusuzluk, burun iltihabı.
*Yaygın olmayan yan etkiler: İnme, kalp yetmezliği, çarpıntı, kalp atışı hızında artış, tansiyonun kötüleşmesi, karaciğerle ilgili kan testlerinde anormallikler, anemi, kaygı/endişe, depresyon, yorgunluk, uyku hali, karıncalanma hissi, bulantı, bitkinlik, kas güçsüzlüğü, veya çarpıntı, bozuk veya bulanık görme, kulak çınlaması, ağızda ağrı ve yaralar, duyma güçlüğü, kabızlık, geğirme, mide iltihabı, mide veya bağırsak iltihabında kötüleşme, bacak krampları, kabarık, kaşıntılı döküntüler, gözde iltihap, nefes alma zorluğu, deride morarma, göğüs ağrısı(kalp ile ilgili olmayan genele yayılmış ağrı), yüzde şişme.
*Seyrek görülen yan etkiler: Mide, yemek borusu veya bağırsakta ülserler(kanama); veya bağırsakta yırtılma (mide ağrısı, ateş, bulantı, kusma, bağırsak tıkanıklığı), koyu renkte veya siyah dışkı, pankreas iltihabı, yemek borusu iltihabı, kanda düşük sodyum değeri, beyaz kan hücrelerinin ve trombositlerin sayısında azalma (kanama veya morarma ihtimalinde artış), kas hareketlerinin koordinasyonunda güçlük, kafa karışıklığı hissi, nesnelerin tatlarında değişiklik, ışığa karşı artan duyarlılık, saç dökülmesi, halüsinasyon, göz içi kanaması, akciğer iltihabına yol açabilen kronik olmayan reaksiyon, düzensiz kalp atışı, yüz kızarması, akciğerlerdeki kan damarlarında kan pıhtısı oluşumu, mide veya bağırsak kanaması, şiddetli karaciğer iltihabı, akut böbrek yetmezliği, adet düzensizlikleri; yüz, dudaklar, ağız, dil, veya boğazda şişme, nefes almada güçlük.
*Çok seyrek yan etkiler: Ciddi alerjik reaksiyonlar, Stevens-Johnson sendronmu; döküntü, yüzde şişme, ateş, bezlerde şişlik, anormal test sonuçları, ölüme neden olan beyin içi kanama, menenjit, karaciğer yetmezliği, karaciğer hasarı, ve ciddi karaciğer iltihaplanması, karaciğer problemleri, böbrek iltihaplanması, sara hastalığının kötüleşmesi, gözdeki bir atardamar veya toplardamarda kısmi veya tam görme kaybına yol açan tıkanıklık, kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin sayısında azalma, kaslarda ağrı ve zayıflık, koku duyusunda bozulma, tat almada duyu kaybı.
*Görülme sıklığı eldeki verilerle bilinemeyen yan etkiler: Kadınlarda doğurganlığın azalması
*İlave yan etkiler: Göğüs ağrısı, böbrek taşları,, idrara çıkmada güçlük, kilo alma, bacak toplardamarlarında oluşan kan pıhtısı, mide sorunları, alt ekstremite, zonoa, deri enfeksiyonu, egzama, pnömoni, vertigo, geceleri sık idrara çıkma, basur kanamaları, bağırsak hareketlerinde artış, konuşma güçlüğü, çok ağır vajinal kanama, memede ağrı, yüksek kan sodyum seviyeleri.

Prospektüsü hazırlayan ilaç firması bu kadar yan etkiyi üşenmeyip yazdıktan sonra bir iyilik daha yapıyor. Kullanma talimatında yer alan veya almayan herhangi bir yan etki meydana gelmesi durumunda hekim, eczacı veya hemşiremiz ile konuşmamızı, ayrıca karşılaştığınız yan etkileri www.titck.gov.tr sitesinde yer alan “İlaç yan etki bildirimi” ikonuna tıklayarak ya da 08003140008 numaralı telefona bildirmemizi yazıyor. Tabi bu ilacı kullanan sağlam kalır da arama imkanı olursa niye aramasın. Çünkü verilmiş sadakam varmış der en azından.

Yazım uzadı biliyorum ama kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Gerçi bu kadar yan etkisi olan bir ilaç üzerine söylenecek bir şey yok. Çünkü prospektüs “cıs!” diyor. Ama biz kullanmaya devam ediyoruz. Çünkü çoğumuz prospektüsü okumuyoruz. Gerçi okusak ne olacak. Hastalık çatıp acı çekmeye başlamışsak elimiz mahkum. Sadece bu yazdığım ilaç değil, tedavülde olan ilaçların yan etkilerini okumaya kalksak “Hastalığımı bu haliyle çekerim daha iyi” dedirtir. Adamlar sürdükleri ilaçlarla ölümü gösterip bizi sıtmaya razı ediyorlar.

Yan etkilerini yazdığım ilacın adını sormayın. Verilmiş sadakam varmış deyip halime şükrediyorum. İlacın ismini verirsem ilaç firmasıyla başım derde girer. Ne olur ne olmaz. Adını sorup da başımı belaya sokmayın. Çünkü bende laf durmaz. İlaç firması hiçbir şey yapmasa bile ilacımızı kötüledi diye mahkemeye verse, mahkeme hiçbir şey yapmasa bile sadece “Bu ilaçtan günde iki doz alacaksın ve bu prospektüsü arkalı önlü günde iki defa okuyacaksın” dese işim kül. gerisini siz değil, ben düşüneyim, hem de kara kara… Sağ kalırsam kendim ettim, kendim buldum der, ağlar dururum artık. Çünkü bu yan etkileriyle bu ilacı içmek intihardan başka bir şey değildir.

Adını yazmadan yan etkilerini yazdığım, geçmişte toplatılıp sonra tekrar piyasaya sürülen bu ilaç, dünya devi bir ilaç firmasına ait. Gerçi hangi ilaç firması dünya devi değil ki… Sattıkları ilaçlarla çok para kazanmalarından geçtim. İnsan sağlığının onların gözünde hiçbir değeri yok. varsa yoksa para onlar için. Anladığım kadarıyla ilaç piyasadan toplatılıp tekrar sürüldüğüne göre firma devletler nezdinde etkili. Birkaç Mehmet ya da binlercesi ölmüş, vız gelir onlar için.

Ne diyelim, Allah kimseyi bu tür ilaçlar kullanmaya mecbur etmesin.





Yorumlar

  1. O kadar yan etkileri olan ilaç neye iyi geliyor, neyi tedavi ediyor. Şaşırdım doğrusu. Bir de piyasadan toplatılan bir ilaç tekrar neden piyasaya sürülmüş onu da anlamış değilim. Allah kullanmak zorunda bırakmasın.

    YanıtlaSil
  2. Amin. Bu kadar yan etkisi olan ilaç tedavülde olacak ki ilaç bir derdi tedavi ederken(sağ kalırsa tabi) diğer hastalıklara sebebiyet verecek. Onu da tedavi etmek için ilaç firmaları başka ilaç satacak. Maalesef dünya sağlığı dev ilaç firmalarının elinde. Müthiş para kazanıyorlar. Karşılarında hiçbir devlet, bakanlık duramaz. Her devlette güçlü lobileri vardır. Bu da bir nevi savaştır... Bundan 150 yıl önce doğru dürüst ilaç yoktu. Sadece ağrı kesici yerine kullanılan bir ilaç varken şimdi sayısız ilaç çeşidi var. İnsanların çoğu raporlu şeker ilacı, tansiyon ilacı kullanıyor. Kanser ilaçları hakeza. Milleti bu ilaçlarla hastalığa mahkum edip sürekli ilaca bağlı yaşamaya itiyorlar. Allah ellerine düşürmesin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde