Bu kanunun en dikkat
çeken, zaman zaman tartışmalara neden olan yönü kadının beyanı meselesidir. Kadın
veya şiddete maruz kalan; savcılığa, aile mahkemesine, polis veya jandarmaya
başvurarak şikayette bulunması halinde mahkeme, şiddete başvuran kişi hakkında altı
aya kadar uzaklaştırma cezası verebiliyor. Görüldüğü gibi kadın ve aileyi
korumak amacıyla iyi niyetle çıkarılmış bir kanun var önümüzde.
Peki, bu kanuna rağmen
kadına şiddeti daha ötesi kadın cinayetlerini önleyebildik mi? Kanunun çıktığı
günden bugüne şiddete maruz kalan veya cinayete kurban giden kadın sayısı ile
kanun çıkmadan önceki şiddet ve cinayetin bir istatistiği var mı elimizde? En
azından benim elimde böyle bir istatistik yok. Ama kadına şiddet veya cinayete
kurban giden kadın cinayetlerini her gün haberlerde seyrettiğimi söyleyebilirim.
Neden derseniz? Kanun yapıcılar
kanunu çıkarırken bu toplumun yapısını göz önünde bulundurmamıştır. Niçin
derseniz? Bir an için düşünelim. Kadın, kocasını şikayet etmek için ilgili
mercilere başvuruyor. Mahkeme de kocaya “İki ay boyunca eşine, çocuğuna, evine
yaklaşmayacaksın” desin. Bu tebliği alan koca “Öyle mi? Tüh ya! Madem öyle, ben
de iki ay boyunca evime yaklaşmam, ne yapalım? Başa gelen çekilir” deyip
evinden uzak mı kalacak? Adam ölümü göze alır, o eve yine yaklaşmaya çalışır ve
eline geçirdiği zaman eşine, elinden gelen her türlü kötülüğü yapar. Haydi bir
an için koca dişini sıktı, iki ay boyunca evine yaklaşmadı diyelim. İki ay
sonra evine girişi serbest olan koca, o eve hayır eder mi? Hayır etmediğini
hepimiz biliyoruz. Çünkü çoğu uzaklaştırma cezası verilen aile mahkeme
kararları şiddet veya cinayeti tetiklediği görülmektedir.
6284 Sayılı Kanun, tamamen
söz dinleyen normal insanlar için çıkarılmış bir kanundur. Karşımızda eşine
şiddet uygulayan anormal bir durum ve anormal bir kişi var. Biz bu anormal
kişiden normal davranmasını bekliyoruz. Ayrıca uzaklaştırma kararından sonra
kadını kim koruyor? Böylesi durumlarda devletin 24 saat evi bekleyecek durumu
yok. O zaman uzaklaştırma cezası alan kişi elini, kolunu sallayarak evine
girebiliyor.
Kanun hazırlayıcıları
ve uygulayıcıları daha iyi bilir ama bu haliyle bu kanun şiddeti önlememekte,
hatta şiddeti körüklemektedir. Bence bunun nedeni ev içinde cereyan eden bir
olayın şikayet konusu edilerek dışarıya çıkarılmasıdır.
Bana “O zaman kadın
dayak yemeye devam mı etsin, şikayet edilmesin mi” diyebilirsiniz. Böylesi
durumlarda şayet eşler medeni bir şekilde aralarındaki sorunu çözemiyorlarsa
devreye aile büyükleri girmelidir. Aile büyüklerinin yapacağı arabuluculuk,
kadını korumaya yönelik 6284 sayılı kanundan daha etkili olur kanaatini
taşımaktayım.
***27/08/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
***27/08/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder