22 Ağustos 2019 Perşembe

Taifliler ve Kürtler

Adına ister Güneydoğu ister Kürt sorunu diyelim, ülkemizin Güneydoğusu bizi yıllardır uğraştırıyor. İhmal ettiğimiz, yönetmek için birilerine ihale ettiğimiz Güneydoğuyu PKK, parsellemiş durumda. Tabiat boşluk kabul etmez. Nereyi boşaltır, ihmal edersen orasını birileri doldurur.

Önceleri vur-kaç taktiğiyle dağda yuvalanan terör örgütü bitti bitiyor derken daha da büyüdüğü görülüyor. Dağ kadrosu var, şehir kadrosu var, arkalarında maddi ve manevi destek sağlayan emperyalist devletler var. 

Dağdan inip ovada siyaset yapmaya başladıkları ilk zamanlarda az sayıdaki sempatizanlarının yanında kırsaldaki halkı da sindirerek bir taban oluşturmaya çalıştılar. Bunda da başarılı oldukları görülüyor. Bugün korkuya dayalı olmadan bölgedeki halkın çoğunun oyunu almayı da başardılar. Güneydoğuda bir taban oluşturduktan sonra Batıya göç edip yerleşmiş, iş-güç sahibi olmuş Kürtlerin de oylarını alabiliyorlar artık. Önceleri sadece Güneydoğuya hapsolmuş lokal bir bölge partisi, yeni sistemle birlikte kilit parti durumuna geldi. Artık Kürtleri hesaba katmayan ve yanlarına çekemeyen hiçbir siyasi partinin tek başına çoğunluğu sağlayamayacağı ortaya çıktı. İşin ilginci PKK ve onun siyasi uzantısı HDP yetkilileri Kürtlere yabancı Marksist, Leninist bir düşünce yapısına sahip olmasına rağmen dindar Kürtlerin bir kısmından da oy alabiliyor. Sanırım hepsi olmasa da Kürtlerin bir kısmı PKK veya HDP'yi haklarını savunan bir parti olarak görüyor.

Güneydoğu'da başlayan terör eylemleriyle birlikte devlet de üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalıştı. Hizmeti önceledi, zaman zaman Kürtleri kucakladı. Teröristle Kürtler arasına mesafe koymaya çalıştı. Terörle mücadele ederken polisiye tedbirlere başvurdu. Her ne yaptıysa Güneydoğu'ya hakim olan yapının belini kıramadı, hatta yapı daha da büyüdü. Bu durum hep böyle mi devam edecek? Güneydoğu'nun yavaş yavaş elimizin altından kayıp gitmesine seyirci mi kalacağız? Dini hassasiyetleri yüksek olan Kürtlerin çoğunu, bu yapının elinden kurtarmanın mutlaka bir yolu olmalı. Ama ne?

Aklıma Taifliler geldi. Baştan beri Taif, peygamberimize kök söktürdü. Az uğraşmadı peygamberimiz Taif'le ya da Taif az uğraştırmadı peygamberimizi. En zor ve son İslam beldesi olan yerdir. Taifliler ne Müslüman olmuşlar ne de şehri teslim etmişlerdir. Zaman zaman peygambere karşı düşmanların safında yer almışlardır. Peygamber kendisine onca kötülük yapan bu şehri elde etmek ve onların da İslam'la şereflenmelerini sağlamak için soğukkanlılığı hiç elden bırakmamıştır, sağduyulu davranmıştır, zamana yayarak Taiflileri kazanmayı yeğlemiştir. Taifliler Müslüman olmak için heyet gönderdiklerinde şartlı Müslüman olma seçeneğini peygambere sunmuşlardır: 
1.Namaz ve zekattan muaf olursak,
2.Lat'a dokunulmaz ise,
3.Taif kutsal bölge ilan edilir ise,
4.İçki ve faize izin verilir ise gibi birçok şartlar ileri sürmüşler, kendileri için taviz istemişlerdir. 
Peygamberimiz şartların hepsini kabul etmemiş, onları ikna etmiş ama İslam'ın bir emri olmasına rağmen onları zekat ve sadakadan muaf tutmuştur. Taif'i de kutsal bölge ilan etmiştir. Farkındaysanız peygamber burada ödün vermiştir. Belki de peygamberin verdiği bu tavizler sonucunda Taifliler Müslümanlığı seçti, Taif İslam beldesi oldu. Zekattan muaf olmaları Hz Ömer zamanına kadar devam etti. Hz Ömer bu imtiyazı kaldırmıştır.

Burada Taif ile Güneydoğuyu veya Taifliler ile Kürtleri karşılaştırırken niyetim Kürtleri Müslüman yapmak değil. Kürtler zaten bizim yüzyıllardır beraber yaşadığımız, aynı inancı paylaştığımız din kardeşlerimizdir. Hatta çoğunun dini hassasiyeti ileri seviyededir. Bu ikisini karşılaştırmadaki niyetim her iki bölgenin ve bölge insanlarının yönetiminin zor olması. (Olaya inanç açısından bakmıyorum)  Bizim Güneydoğumuzun yönetimi de tıpkı Taif gibi zordur. Dış güçler bu bölgeden ellerini çekmedikleri müddetçe de bu zorluk artarak devam edecektir. 

Sadede gelirsem, bugün PKK ve HDP'yi muhatap almadan devlet, yetkili organlarıyla her bir Kürt'ün talepleri nedir? Bunları tespit etse, ardından Kürtlerin sevilen ve sayılan kişileriyle komisyon vasıtasıyla bir araya gelinse, masada tüm talepler tek tek gözden geçirilse, bölünmenin dışında makul istek ve taleplerin bir listesi tutulsa, bu liste çerçevesinde bir vatandaşlık sözleşmesi ortaya çıkarılsa nasıl olur? Yani tıpkı Taiflilere verilen bir kısım imtiyazlar Kürtlere de verilse diyorum. Biliyorum içimizden bazıları taviz, tavizi doğurur deyip bana kızacaktır. İnanın denemekle bir zarar görmeyiz. Kürtlerin tüm istekleri devlet nezdinde kabul görmese bile muhatap alıp samimiyet göstermek bile bizi bize yaklaştıracaktır. 

2 yorum:

  1. Senin düşüncelerinin halisane olduğunu biliyorum. Türklerle Kürtler arasında ne sorun olacak. Osmanlı döneminde ve şimdiye kadar bir sırun olmamıştır. Sorun varmış gibi gösterilneye çalışılmış. Belki o bölgenin daha önceki ihmali böyle göstertmiş olabilir. Şu an sorun var diyenlerin bir çoğu başkaları tarafından kandırılan insanlardır. Sözleşmeden bahsediyorsun ya öğle olsa kandırmaya çalışanların ekmeğine yağ sürülmüş olur. Vatanın hepsinin tapusunu isterler. Bunu söylerken kürtleri kastetmiyorum. Kürtleri kandırmaya çalışanları, emelleri farklı olanları kasdediyorum. Özellikle son farağrafındaki temenniler gerçekleşse gönüllerini alma adına daha iyi olur. Kürtler her zaman bizim kardeşimizdir kardeşimiz olmaya da devam edecektir.

    YanıtlaSil
  2. Siz çok iyi niyetlisiniz Sayın Hocam. Keşke mesele dediğiniz gibi olsa. Evet Kürtlerin genelinde sorun yok. Ama PKK dediğimiz örgüt ve onun siyasi kanadı HDP Kürtlerden besleniyor. Sayıları ne kadar bilmem ama Kürtler destek vermese PKK oralarda tutunamaz. Dış destek ve halkın desteği kesilmeden Güneydoğu'daki sorun devam edecektir. PKK zaman zaman Karadeniz'e yuvalanan ister. Fakat taban olmayınca oralarda tutunamıyor. Hasılı sorun yok diyerek sorun olmamazlık yapmıyor. Güneydoğu'da sorun var. Elbette PKK'nın o bölgeyi mesken edinmesinde devlet görevlilerinin ve Osmanlı'dan beri yönetimi kendilerine havale edilen ağalık, şeyhlik ve aşiretin payı büyük. Devlet bu ihalenin bedelini bugün ağır ödüyor. Özellikle 90'lı yıllarda faili meçhul cinayetler ve Ohal dönemleri ayrışmayı daha da tetikledi. Biz polisiye tedbirlerle sonuç almaya çalışırken o bölgede çalışan ve oraya sürgün gittiğini düşünen bir kısım devlet erkanının yaptıkları dilden dile dolaşan bir propagandaya dönüşmüştür. HDP bunu iyi kullandı. Dün sadece İslam'a mesafeli bir kesimin oyunu alırken bugün dindarlarının da oyunu alıyor. Biz her yıl bütçenin epey bir yekününü Güneydoğu'da teröre karşı harcıyoruz. Şehitlerimizin epey bir kısmını Güneydoğu'da verdik. Hala da vermeye devam ediyoruz. Hasılı o bölgede sorun var. Ben bu bölgeyi Taif'e benzettim. PKK veya HDP ile görüşülsün, onların isteklerine cevap verilsin demiyorum. Tıpkı bizim gibi düşünen, o bölgede yaşayan milyonlar var. O halk valiler nezdinde dinlense bir mesafe alınacağını düşünüyorum. Ben o bölgede 10 seneye yakın kaldım. PKK'ya kızan çok kesim var oralarda. Halk ile görüşülür, doğuştan gelen insan hakkı olan masum isteklere imkanlar ölçüsünde cevap verilirse halk ile PKK'nın arasına mesafe gelecektir. Bu da PKK'nın tabanını kaybetmesi demektir.

    YanıtlaSil