Ana içeriğe atla

Müslümanca Tavır *

Müslümanca tavra insanca tavır da diyebilirsiniz. Nasıl olmalıdır sorusuna cevap aramaya çalışacağım:

*Etrafına güven vermelidir her şeyden önce.

*Hangi işi yaparsa yapsın işinin hakkını vermelidir. İşinde en iyi olmalıdır.

*Hal ve hareketiyle, konuşmasıyla çevresine örnek olmalıdır.

*Davranış ve konuşmasında nazik ve kibar olmalıdır.

*Kimsenin sözünü kesmemelidir. Karşı tarafı ön yargısız dinlemelidir. Söz sırası kendine geldiğinde konuşmalıdır.

*Olur olmaz her konuda fikrini söylememelidir. Bilmediği bir konuda bilmiyorum diyebilmelidir.

*Konuşurken emir verici, tepeden bakan bir tavır sergilememelidir.

*Farklı fikirlere tahammül etmelidir. Önce onları dinleyip anlamalıdır. Farklı fikir sergileyenlerin fikirleri yanlış ise onları doyurucu bilgi, güzel ve yumuşak bir üslupla ikna etmeye çalışmalıdır. Onlara hakaret etme yolunu seçmemelidir, kızıp bağırmamalı, hedef göstermemeli, dışlama yoluna gitmemelidir. Onları tekfir etmemelidir. Onlara sapık dememelidir. Onları müsteşriklerin yerli işbirlikçisi şeklinde itham yoluna gitmemelidir. İkna edemese bile onlarla iletişimi kesmemelidir. "Müslüman kardeşim bu konuda farklı düşünüyor" diyerekten kendimiz saygı beklediğimiz gibi onlara da saygı gösterilmelidir.

*Gündeme, sürekli anlaşamadığımız konuları getirip ayrışmayı körüklemektense, asgari müştereklerde anlaşabildiğimiz konularda bir araya gelmenin yolları aranmalıdır.

*Gizli ajandamız olmamalı. Kapalı kapılar ardında yaptığımız konuşma ile toplum nezdinde yaptığımız konuşma çelişmemelidir.

*Hata yapan, dili sürçen kişileri ayıplamamalı, tefe koymamalı. Beşerdir, şaşar. Bugün bu duruma o düşmüştür, yarın da ben düşebilirim demelidir. Yapılan açıklamayı yeterli bulmalı, öküz altında buzağı aramamalıdır. Niyet okuyuculuğu yapmamalıdır.

*Bir zaman birlikte çalıştıklarımızla yollarımız ayrıldığında, onların aleyhinde konuşmamalı, onlara yaptığımız iyilikler başa kakılmamalı. Kapı daima açık tutulmalı, onlardan hayırla bahsedilmeli.
*Hiçbir fikrin, görüşün fanatiği olmamalı. Daima orta yolu tutmalı.
*Görüşü, düşüncesi ne olursa olsun, mağdurun elinden tutmalı, mağrur ve zalime karşı koymalı.
*Irkçılık yapmamalı. Kendi ırkını aşırı yüceltip başka ırkları hor görmemeli.
*Aman dileyene, özür dileyene el kaldırmamalı. Suçlu ile mücadelede orantısız güç kullanmamalı. İnsanlara toptancı yaklaşmamalı. Amaç gözden çıkarma değil, kazanma olmalı.
*Gıybet yapmamalı, iftira atmamalı, laf taşımamalı.
*Gördüğü kötülüğü; eliyle, gücü yetmiyorsa diliyle edebince düzeltmeli. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetmeli.
*Yardım yaparken en yakınlarından uzağa doğru bir yol izlemeli.
*Okumalı, düşünmeli, sorgulamalı, aklını kullanmalı. Aklını kişiye veya zümreye kiraya vermemeli. Kendini sürekli geliştirmeli.
*İşe yerleştirmede kendinden olanı değil, en ehil olanı seçmeli.
*Az konuşmalı, çok iş yapmalı, üreten olmalı.
*Her Allah, peygamber, vatan, millet, Sakarya diyene hemen güvenip teslim olmamalı. Allah ile aldatanı tespit etmeli. Güzel duyguları emellerine alet eden bu tiplere prim vermemeli.
*Her yönüyle kişiliği oturmuş bir birey olmalı, prensipleri olmalı. Makam, şöhretin değiştirdiği olmamalı.
*Kişileri görüşlerinden veya yaptıklarından dolayı eleştirirken, olayı kişiselleştirmeden, geçmiş defterleri açmadan onların onurlarını koruyarak yapmalı...

* 23 Aralık 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde