Ana içeriğe atla

Kadir-Kıymet Bilmezlik Böyle Bir Şey!

Kendi halinde okullarda formatörlük, müdür yardımcılığı, geçici okul ve şube müdürlüğü yapıp evinin ekmeğini kazanırken siz alın onu, getirin yüksek bir mevkiye. Daha önceden hazırmış gibi ertesi günü selefi ayrılmadan sabah 08.00'da koltuğuna oturup işine yoğunlaşmak istesin. Selefinin ricası üzerine koltuğuna birkaç saat gecikmeli otursun.

İşe başladığının birkaç ayında ilçesinde ne kadar müdür ve yardımcısı varsa kahir ekseriyetinin kellesini, önüne gelen listeye göre bir güzel alsın. Herkesin düşmanlığını üzerine çeksin. Bunların hiçbirine aldırmasın. Kelle koltukta herkesle mücadele etsin.

Ardından yeni müdür ve yardımcılarıyla eğitim ve öğretimi düzeltmeye koyulsun, ilçesini, ilini ve Türkiye'yi hale yola koyduktan sonra yeter dinleneyim biraz demeden, ilçesini Afrika'ya açsın. O kadar işinin gücünün arasında herkes Avrupa'ya giderken o Afrika'ya gitsin, buradan götürdüklerini yetimlere dağıtsın, onların başını okşasın. 

Bugüne kadar bir dediğinizi iki etmesin. Size hiç saygıda kusur etmesin. Böyle birini daha yukarılarda değerlendireceğinize, siz onu beş yıl sonra "Yeter bu kadar" deyip alın bir kenara koyun. Bu olmaz işte. Nedir suçu? Ne yaptı size?  Kadir kıymet bilmezliktir bu yaptığınız. Bunu hak etmedi bir defa. O bir değer olmuştu halbuki. Daha ilk geldiğinde nice kelleleri alacağım demişti. Kimsenin gözünün yaşına bakmadı, aldı. İlçemi dünyaya açacağım demişti, açtı. Neyi eksik yaptı söyler misiniz? Bu haliyle de size yaranamadıysa pes doğrusu! Sizin bu yaptığınız tam bir nankörlük. 

Adam ne yapsın şimdi? Neyi araştırsın bir başına? Sonra ondaki donanım yüz de yüz. Daha neyi araştırsın? Tek başına evde ne yapsın? Çocukları sormayacak mı "Baba sen ne yaptın, niye evdesin, seni niye aldılar" diye. Hangi birine ne desin? Evde otur otur sıkılmayacak mı? Dışarıya çıksa nere gitsin, kim ona bir bardak çay söyler, kim yüzüne bakar? Az mı cesedi var arkasında? Çünkü nereye baksa kendi katil izini görür. 

Of, çekilir mi daha bu yaşta bu? Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Nasıl geldiyse öyle gider elbet. Dün kendisi koltuk uğruna her şeyi yapmış ve koltuğuna pislemiş biri olarak yapacağı tek şey var: Eşekten düşenlerin yanına gitmek ve onlarla dertleşmek. Aralarındaki tek fark, bazılarının geçmişinde tertemiz bir sayfa varken bununki kirli. Nasıl temizlenir bilmem? Bir dost nasihati, bir hacca gitse iyi olur. Belki oradan temizlenir gelir. Ama bunun bir şartı var, kalemiyle kanını damlattığı herkesten hacca gitmeden önce helallik almak. Değilse bin hac bile paklamaz onu.

Yorumlar

  1. Kusuruma bakma beni mazur gör ama hiç bir şey anlamadım. Muamma bir yazı. Kimden bahsettiğini neden bahsettiğini anlasaydım olumlu/olumsuz bir şeyler söyleyebilirdim. Herhalde özel bir şahıstan bahsediyorsun. Tanımamıza da gerek yok. Allah hakkında hayırlısını versin.

    YanıtlaSil
  2. Özel bir kişi. Ama 2014 sürecinde aktif rol alan çok kişiden sadece biri. Dört yılını dolduran yöneticiler bunlar eliyle elendi. Yerlerine mülakatla yönetici atandı. Bu da ister istemez küskün ve dargınları artırdı. Bahsettiğim kişi beş yılın ardından görevden alınmış. Kastettiğim bu idi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde