Hz
Osman'ı bilirsiniz. Ailesi şiddetle karşı koymasına rağmen Müslüman olan ilk on
kişiden biridir. Ticaretle geçimini sağlayan zengin bir Müslüman’dır.
Zenginliği mal biriktirme, servet üzerine servet koyma değildir. Cömertliğiyle
ün salmıştır. Fakiri, fukarayı görüp gözeten, İslam yoluna servetini bağışlayan
ve verirken eli titremeyen, verdikçe malı bereketlenen bir sahabidir.
Adı
anıldığı zaman haya akla gelir. Çünkü ahlaki özelliğiyle nam salmış ve onun
ahlakı haya sahibi olmasında temeyyüz etmiştir. Kimseye nasip olmayacak şekilde
peygamberimizin iki kızıyla -biri vefat edince diğeriyle- evlenmiş ve kendisine
iki nur sahibi anlamında "Zinnureyn" denmiştir.
Kur'an'ı
Kerim bilgisi, onu çok okuması değerine değer katan diğer özelliklerindendir.
Hz Ömer'in şehit edilmesiyle birlikte istişare ile üçüncü halifemiz olmuş olan
Hz Osman, Hz Ebubekir zamanında kitap haline getirilen Kur'an'ı Kerim'i Kureyş
lehçesine göre çoğalttırarak diğer İslam beldelerine göndermiştir. Ömrünü
Kur'an'a adayan Hz Osman'ın en büyük hizmetlerinden birisi de Kur'an'ı istinsah
ettirmesidir.
Yazımın
bundan sonraki kısmında Hz Osman’ın halifelik dönemine yani devlet yönetme
siyasetine değinmeye çalışacağım. Niyetim bir dönemi eleştirmek değil, günümüze
ışık tutması için bir durum tespitidir. Çünkü Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy,
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç
ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? der, “Kıssadan Hisse” isimli şiirinde.
12
yıl devlet başkanlığı yapan Hz Osman’ın ikinci altı yılından sonra
huzursuzluklar baş göstermeye başlar. Bu dönem İslam tarihi için çalkantılı
dönemlerin başlangıcıdır. Muhaliflerinin Hz Osman ile ilgili tenkitlerinin
başında,
*“Hz. Osman’ın önemli
devlet görevlerine akrabalarını tayin etmesi,
*Hz. Osman, muhtemelen
idarede birlik ve beraberliği daha kolay sağlama arzusuyla (Seyyid Süleyman
Nedvî, s. 57; İA, IX, 429) önemli valiliklere ve devlet kâtipliği görevine
yakın akrabalarını tayin etmesi,
*Muâviye b. Ebû Süfyân’ı
Suriye genel valisi yapmış; Humus, Kınnesrîn ve Filistin vilâyetlerini de ona
bağlayarak yetkilerini genişletmesi,
*Kûfe valiliğine önce
anne bir kardeşi Velîd b. Ukbe b. Ebû Muayt’ı, ardından yine akrabalarından
Saîd b. Âs’ı getirmesi,
*Mısır valiliğine Amr
b. Âs’ın yerine sütkardeşi Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh’i, Basra valiliğine Ebû
Mûsâ el-Eş‘arî’nin yerine dayısının oğlu Abdullah b. Âmir’i tayin etmesi, *Amcasının
oğlu Mervân b. Hakem’i de devlet kâtipliğine getirmesi,
*Bu tayinler
neticesinde devletin bütün idarî kademeleri bazılarının liyakati tartışılan
Ümeyyeoğulları’nın eline geçmiş olması,
*Hz. Ali ve diğer ileri
gelen sahâbîlerin de eleştirdiği bu uygulama, halifenin valilere karşı beklenen
sertlikte davranmaması ve onlara önemli mal bağışlarında bulunması sebebiyle
şikâyetleri daha da yoğunlaştırması.” (TDV, İslam Ansiklopedisi, Osman) gelmektedir.
Tüm
bu ve benzerlerinin sonucunda maalesef Hz Osman, isyancılar tarafından evinde
şehit edilmiştir. Hz Osman’ın şahadetiyle mesele kapanmamış, Müslümanlar
arasında daha sonra cereyan eden Cemel ve Sıffın savaşlarının da tetikleyicisi
olmuştur. Bugün bile hala yaralar kapanmamıştır.
Bu
dönemde cereyan eden huzursuzlukların başka sebep ve nedenleri olsa da Ümeyyeoğlullarının
Hz Osman’ın akrabayı görüp gözetme iyi niyetini ve Hz Osman’ın yumuşak
başlılığını kötüye kullandığı ve Hz Osman’ın da bu duruma sessiz kaldığı görülecektir.
Akif’in dediği gibi bir tekerrürden ibaret olan tarihten ibret alalım, kamuya
alımlarda ehliyet ve liyakati esas alalım, adalet duygusunu zedelemeyelim, yoğurdu
üfleyerek yiyelim, derim.
***24/08/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
***24/08/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder