Ana içeriğe atla

Fıkıh İlmine Dair (2)

"Fıkıh İlmine Dair" başlığını koyduğum yazıda geçmiş içtihat ve fetvaların günümüzde bazı sorunlarımızı çözmekten uzak olduğunu, şartların ve zamanın değişmesiyle birlikte geçmiş ictihatların günümüz bakış açısıyla yeniden değerlendirilmesinde fayda olacağını izah etmeye çalıştım. Bu yazımda da günümüzde Müslümanların önünde problem gibi duran bazı konuları örnek olarak vermek istiyorum.
1.Evlilik ve boşanma...Müslümanlar, örf veya dini görüş diyebileceğimiz evlenme ve boşanma konusunda medeni hukuk ile çelişki yaşamaktadırlar. Kayda alınmayan "imam-hoca veya dini nikah" ve boşanma konusunda insanımız çoğu zaman ikilem içerisinde kalmakta ve sorun yaşamaktadır. Bugün toplumun büyük bir kesiminin resmi nikah dışında evlilik akdi olarak kıydırdığı "dini nikah" konusunda fıkıh ne der. Yine erkeğin "boş ol" demesi hususunda fıkıh, günümüze dair ne söylemek ister? Çünkü birçok insan söylediği bit sözden dolayı çoğu zaman bir çıkış kapısı aramaktadır. Kayda bağlı olmayan evlilik ve boşanma durumu kadının aleyhine bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bir ticari alışverişte borçlanılacağı zaman(borç ayeti) neler yapılması gerektiğini Bakara süresinde Allah bir sayfada izah ederken daha önemlisi ve toplumun temel taşı olan ailenin birleşmesinde ve ayrılmadında biz niçin işi kayıt küreğe bağlamayız, uçup giden söz ile hallediyoruz. Bence nikah ve talak işini ciddiye alıp yeni bir açılım ve bakış açısı getirilmelidir.
2.Miras meselesi...Nisa süresinde miras taksimi ayrıntılı bir şekilde verilmiş. Kısaca erkeğe bir, kadına onun yarısı diye özetleyebileceğimiz miras hukuku toplum yapısının değişmesi nedeniyle günümüzde pek çok aile tarafından uygulanmamaktadır. Bunun yerine kadın ve erkeğe paylaşımı eşit gören medeni hukuku tercih etmektedir. Bu çelişkinin önüne geçmek için Nisa süresi 7.ayetten hareketle aile fertlerinin sorumluluğu, aile bütçesine katkısı gibi illetlerle yeni bir bakış açısı getirilebilir mi? Nisa 7.ayet geneli, Nisa 11.ayet, ayetin indiği toplum yapısını kastediyor olabilir mi?
3.Seferilik konusu...İlmihal kitaplarında yazan seferilik şartlarından biri diye bilinen 90 km'lik mesafeyi günümüz vasıtalarına uygun olarak yeni mesafe ve kıstaslara bağlayamaz mıyız?
4.Faiz konusu...Günümüzde bankaların verdiği krediler konusunda bazıları bu kredilerin ve bankaların mevduat hesabına yatırılan paraların Kur'an'da riba ismiyle bahsedilen faiz olmadığını, kastettiğinin tefeci faizi olduğunu dillendirmeye başladı. İnsanımızın büyük bir kısmı konut, araba kredisi adı altında kredi çektiği düşünülürse faiz konusunda eski hassasiyetlerimizin kalmadığı maalesef görülecektir. Bankalara ve faize mesafeli olanlar da paramıza faiz bulaşmasın diye parasını yastık altında tutmaya çalışmakta. Çoğu zaman da hırsızlara kaptırmaktadır. Günümüz bankacılık sistemine dair İslam hukukçularının iktisatçılardan destek alarak son noktayı koymalarında ve tartışmaları bitirmelerinde fayda vardır.

Sayfam el vermediği için verdiğim örnekleri dört örnekle sonlandırıyorum. Başka çözüm bekleyen konularımız da vardır. Burada İslam hukukunu kuşa çevirelim, birçok kural ve prensipten vazgeçelim demiyorum. Günümüzde Müslümanların yaşadığı ikilem ve çelişki durumunu çözelim demek istiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde