Bu dünyada kim olduğun değil, nasıl anlaşıldığın önemli.
Çünkü insanların anladığı kadarsın. "Anlamıyorsan ne yapayım" deme
durumun yok. Dümdüz yaptığın minareye bir çocuk eğri demişse bile gerekirse
halatla çekip minareyi düzeltmelisin.
Her ne kadar yapıp ettiklerimizi, yapmak isteyip de
yapamadıklarımızı, yapma imkanımız olup da yapmadıklarımızı, konuştuklarımızı,
tüm bunları yaparken neyi kastettiğimizi bilen Allah, öbür dünyada bizi adil
bir şekilde yargılayacak olan ise de bu dünyada insanlar arasında yaşarken de
sorumluluğumuzun farkında olmalıyız. Çünkü en büyük sıkıntımız anlaşılmamak veya
yanlış anlaşılmak.
Başımıza gelenlerin çoğu irticalen yaptığımız konuşmalardan
kaynaklanmaktadır. Bazen maksadın dışında yanlış bir kelime söyleyebiliyor veya
yanlış bir cümle kurabiliyoruz. Hızlı hızlı konuşup meramımızı anlatacağız
derken daha güzel ifade edecek kelime, deyim ve cümleler olduğu halde pot
kıracak şekilde ağzımızdan cümle veya benzetmeler çıkabiliyor. Ondan sonra
ayıkla pirincin taşını. Yok onu demek istemedim, şunu demek istedim de dur
artık. Söz ağızdan bir kere çıkar. Çıktı mı geri dönmez, tıpkı ok gibi. Belki
de Kur'an bu yüzden üsluba dikkat çeker, sözlerin en güzeliyle konuşun der.
Peygamberimiz "İnsanların anlayacağı şekilde konuşun" buyurur.
Peygamberimizin sade ve tane tane konuştuğu rivayetlerde belirtilir. Bin düşün,
bir konuş atasözünün gereğini kulak ardı ediyoruz çoğu zaman.
Aslında esas sorunumuz belki de çok konuşmak. Dilin hakkını
verdiğimiz kadar iki kulağın hakkını vermiyoruz. Kendimize çok güveniyoruz.
Hele biraz birikimimiz var, biraz da şöhret olmuş, dinleyenimiz varsa kim
durdurabilir bizi. Tüm ekran ve mikrofonlar bizim demektir.
Diyelim ki şöhrete kapıldık, konuşuyoruz ve insanlara
faydalı olmak istiyoruz. Konuşmamızda hata yapabiliriz. Hata yapmadığımız halde
yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebiliriz veya birileri bizim biletimizi kesmek,
gözden düşürmek için sözümüzü cımbızlayıp öküz altında buzağı arayabilir. Bu
durumda “maksadımın dışında anlaşılan şu sözüm, bu cümlem için özür dilerim
demeyi ihmal etmemeliyiz. Erdemlice bir hareket olan özür, gönül almada bire
birdir. Yok ben özür dileyemem diyen kimse, o zaman söz ve üslubuna azami
gayret göstermelidir. Çünkü söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. İş
bitirmek isteyen ve başını yitirmek istemeyen kimse, ağzından çıkanı
kulağı duymalıdır. Kimseye malzeme vermemelidir.
*06/03/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*06/03/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder