13 Temmuz 2019 Cumartesi

"Yav Anlatıvir Sâne!"

80 yaşın üstünde bir tanıdığım var. Sessiz ve sakin, kendi halinde biri. Evinde oturur durur. Fırsatını bulur bulmaz oturduğu yerde hemen kestirmeye başlar. Şimdilerde kulakları ağır duyuyor. Ne zaman yanına varsam hemen toparlanır, aramızda şu konuşma geçer.
—Anlatıvir* bakalım.
—Ne anlatalım?
—Ne bileyim? Anlat işte! 
—İyi de ne anlatayım?
—Sende anlatacak çok şey var. Haydi anlat!
Az sessizlikten sonra ses tonunu biraz daha yükselterek,
—Yav konuşuvir sâne!** Ne dî*** konuşman?

Her karşılaştığımda bu minval üzere sohbetimiz olur. Eğer buna sohbet denirse tabi. 

Kulaklar ağır duyduğu için bağırarak konuşur ahbabım. Duyurabilmek için de önce normal ses tonuyla cevap veririm. Ardından sesimi biraz daha yükselterek aynı cümlemi ikinci defa tekrarlarım.

Normalde sessizliği sevmem. Ortamını bulduğum zaman konuşurum. Fakat yukarıda anlattığım kişi gibi birkaç tanıdığım var. Onların yanında dut yemiş bülbüle dönerim. Ne konuşacağımı şaşırırım. Çünkü dünyadan kopuk insanlar. Bakmayın dünyada yaşadıklarına. Sahi ne konuşayım böyleleriyle? Hal hatırdan sonra ne yapabilirim? İnsanlar benden için esprili derler. Espri yapayım desem espri yapmış olmak için espri yapılmaz ki...sonra espriden de anlamazlar. Ayrıca sululuk yapma, ciddi ol diyebilirler. Çünkü mizah bazıları için özellikle şakadan anlamayanlar için öyledir. Siyaset konuşayım desem siyasetten uzaklar. Tarla, bağ, çubuk konusu açsam ne ben anlarım ne de onlar. Çünkü unu eleyip eleği duvara asmışlar. Hayat pahalılığından dem vursam gündemle hiç ilgileri yok. İbrahim peygamber ile oğlu İsmail arasındaki hikayeyi anlatsam zamanı değil. Çünkü mevsim kurban değil. Ayrıca benden iyi bilirler bu hikayeyi. Bunu biliyoruz, başka şey anlat derler. İşin garibi ne istediklerini bilsem ya da bir soru sorsalar ya da ortaya bir konu açsalar, konuşacağım. Maksat onları dindirmek değil mi? Çocuk olsalar kaydıraktan kaydırmaya götüreceğim. Ona da gelmezler. Hasılı geveze ben, böylelerinin yanında pes eder, acizliğimi itiraf ederim. Tabi ben bu tip yaşlılardan bu şekil dert yanıyorum ama ayıplamıyorum. Çünkü onlar yaşına gelince ben nasıl olacağım, bilmiyorum.

Sahi sizin etrafınızda da böyleleri var mı? Varsa ne anlatıyorsunuz? Bana yaptıkları gibi sizi de sıkboğaz ediyorlar mı? Bunun yolunu biliyor da bana anlatmazsanız hakkım kalır. Yok yanınızda böyleleri yoksa demek ki Allah'ın en sevgili kulusunuz. Vah benim kaderim vah!

Not:Anlatıvir, konuşuvir, ne dî gibi ağız başka illeri bilmem ama Konya’da bazılarınca bu şekilde ifade edilir. Yani Gonyalıca ağzı da diyebiliriz.)
* Anlatıvir=anlatıver 
**Yav konuşuvir sâne= Yahu konuşuversene veya konuşsana
***Ne dî=ne diye

2 yorum:

  1. Sanırım onlar boşnak veya Bulgar göçmeni. Dillerini anlamak biraz zor. Ne demek istediğini anladıktan sonra az çok bir şeyler konuşmayı sen becerirsin. Hele hele sen konuşacak bir şeyler bulamıyorsan biz hiç bulamayız. Hakkım kalır diyorsun ya. Kafa sallayıp hı hı diyebilirsin veya sen onu konuşturabilirsin. Onlar konuşacak dertlenecek birilerini arıyorlar. Sen de onu yapıyorsun. Allah sen razı olur. Tabi ki onların hal hatırlarını sormak lazım. Onu da espiri konusu yapmışsın ya. Helal olsun sana. Tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ediyorum Hocam. Benim konuşmam için ortam müsait, kendim de gününde olmam lazım. İnsanın bir anı diğer anını tutmuyor bazen. Anlattığım kişiler elbette dertlenecek ortam arıyor, ilgi bekliyor. Ah biraz konuşsalar tamam deyip bayrağı devralacağım. Biz nasıl olacağız bilmiyorum ama bunların durumu hastalığından dolayı doktora gelmiş, neyin var diyen doktora neyim olduğunu sen bil diyen hastalara benziyor. Hasta şuram ağrır demeden doktorun muayene edebilmesi mümkün değil. Bu konuşan Boşnak ya da göçmen değil. Öp öz Konyalı. Bizim konya'nın şivesi farklı. Çözmesi için TDK'nın kaç fırın ekmek yemesi lazım.

    YanıtlaSil